tours estambul ve insan ile din bilgisi11

tours estambul ve insan ile din bilgisi11

 aksam üstü bana gelen bir habere göre tours estambul diyorki  1) Birşeyi Allahü teâlâya ortak yapmak. ^Una lirk denir Şirk, küfrün çeşidlerinden en kötüsüdür. 2) Bir 'bsanı vpvâ kendini Öldürmek. 3) Sihr, ya’nî büyü yapmak. 4) Ye-mvey ^vermek. 6) Muhârebede düşmanden kaçınmak lâzundır. Küçük günâhı çok yapmak, büyük olur. Büyük günâh, tevbe edince afv olur. Tevbe etmeden ö?'' Allahü teâlâ dilerse, şefâ’at ile veyâ şefâ’atsiz afv eder. Afv mazsa, Cehenneme girer.
Zünnâr denilen papaz kuşağını ve benzeri şeyleri kullanmak putlara saygı göstermek, din kitâblarmı aşağılamak, din âlimleri ile alay etmek, küfre sebeb olan bir şey söylemek, hsacası, dinde saygı duymak lâzım olan şeyi aşağılamak ve aşağılanması lâzım olan | şeye saygı göstermek küfrdür. Bunlar, İslâm dînine inanmamak, \ inkâr etmek alâmetidir. Küfrün işâretleridir.

Allahü teâlâ, tevbe edenleri sever. Afv eder. Sonra, o günâhı i tekrâr yaparsa, tevbesi bozulmaz. İkinci bir tevbe lâzım olur.Tev- i be etdiği bir günâhı hâtırlaymca, günâhı işlediğine sevinirse, tek- = râr tevbe lâzım olur. Hak sâhiblerine haklanm ödemek veyâ halâl ^ etdirmek, gîbet etdiği kimseden afv dilemek ve rızâsmı almak, yapmamış olduğu farzları kazâ etmek farzdn. Bunlar tevbenin kendisi değil, şartıdırlar. Bir lirayı sâhibine geri vermek, bin sene nâfile ibâdet yapmakdan ve yetmiş nâfile hacdan dahâ iyidir. Günâhı bir dahâ yaparsam tevbem bozulur diyerek, tevbe yapmamak doğru değildir. Câhilhkdir. Şeytânın aldatmasıdır. Her günâhdan sonra, hemen tevbe etmek farzdır. Tevbeyi bir sâat gecikdirince, günâh iki kat olur. Buradan anlaşıhyor ki, kazâ nemâzlarım kılmı-yanm günâhları, her nemâz kılacak kadar zemân katkat artmak-dadır.
Tevbe etdim demek, tevbe olmaz. Çünki, tevbenin sahih olması için üç şart lâzımdır:
1— Hemen günâhı bırakmalıdır.
2— Günâh işlediğine, Allahü teâlâdan korkduğu için, utanmak ve pişmân olmak lâzımdır.
3— Bu günâhı bir dahâ hiç yapmamağı gönülden söz vermek-dir. Allahü teâlâ şartlanna uygun olan tevbeyi kabûl edeceğine söz vermişdir.
Ahlâk değişir. İyi huylu olmağa çalışmalıdır.
Bir insanın âhıretde mü’min olup olmıyacağı, son nefesde belli olur. Altmış senelik bn kâfir, ölümünden az önce, müsUmân olsa, âhıretde mü’min olarak dirilir. Peygamberlerden “aleyhimüssale-vâtü vetteslîmât” başka ve Cennete gidecekleri bUdirilmiş olanlardan başka, kimse için (Cennetlikdir) denilemez. Çünki, son nefesin nasd olacağı bilinemez.
Bir mü’min âhırete gitdikden sonra, dünyâda ’''>vrâtı ve hase--256-
-Hirttavuruldu. Düâ ederken, mü’minlenn hepsinin nı-ı**'Sir. Hepsine vâsıl olur. Düâ, belâyı giderir. Sadaka I Allahü teâlânın gadabını yumuşatır. İnsanı azâbdan kur-**EceU gelmemiş olan hastamn şifâ bulmasına sebeb olur. Al-Jıeâlâ düâ etmiyeni sevmez.
Der mü minin (İ’tikâd)da ve (Amel)de mezhebini öğrenmesi Jetidir. (Mezheb), yol demekdir. Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şe-lerde kapalı bulunan bilgileri, müctehid denilen derin âlimler, ic-iâd ederek bulur. İ’tikâdda mezhebimiz (Ehl-i sünnet ve ce-li'at)mezhebidir. Ehl-i sünnet ve cemâ’at mezhebi demek, Resû-rlâhm Eshâbınm ve cemâ’atinin i’tikâdı ve îmânları demekdir. btıâb-ı kiramın berbiri “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” mücte-iıddir. Islâm dîninin nûrudur, ışığıdır. Müslimânlarm imâmlan, ilerleri ve senedleridir. Onların yolundan ayrılan, Cehenneme jier. Ehl-i sünnet fukasınm imâmı, önderi ikidir; Birisi (Ebû tkî? “rahmetullahi teâlâ aleyh”dir. İmâm-ı a’zam
büHanîfe rahmetullahi teâlâ aleyh” hazretlerinin mezhebinde yetişen derin bir âlimdir. Hanefî âliırüeri, bunun mezhebindedir-L İkincisi, (£bül Hasen-i Eş’arî) “rcihmetullahi teâlâ aleyh”dir. w mezhebindeki âlimlerin büyüklerindendir. Çok derin âlimdir Bu iki mezheb arasmda çok az fark vardır.
Bugün ictüıâd edebüecek kadar derin âlim hiç yokdur. Her ®iislimânm dört mezhebden birinin (İbnihâl) kitâbmı okuyup ^grenmesi, îmânmı ve bütün işlerini buna uydurması lâzımdır, “öylece, bu mezhebe tours estambul girmiş olur. Dört mezhebden birine girmi-yen kimse, Ehl-i sünnet olmaz. Mezhebsiz olur. Mezhebsiz olan yâ yetmişiki bozuk fırkadan birindedir, yâhud kâfir olmuş-(Es-Sâvî) tefsirinde, Kehf sûresinin yirmidördüncü âyetinin ^risîri hâşiyesinde buyuruyor ki, (Dört mezhebden olmıyan kimsenin sözü, Sahâbînin sözüne veyâ sahih olan hadîs-i şe^e yâ-M âyet-i kerîmeye uygun olsa da, buna uymak cate değildir, ûört mezhebden birinde olmıyan klınse sapıkdu. Başkalar, da, liuh ^ oxr,rmakdadır Dört mezhebden ayrılmak küfre ka-kak yoldan ayıâyetlere zâhirleri gibi ma’nâ vermek, kâfir-
lanmıza, din kardeşlerimize vasıyyetimiz şudur k p mezhebini öğrenmeğe ve çocuklarına öğretmeğe cai, kitâblanmızm sonunda yazılı olan kitâblardan herbin âlimlerinin kitâblarmdan terceme edilmişdir. Bu kitâbla d h, okumalı, öğrenmeli ve tanıdıklara ve hattâ bütün yaymağa, dağıtmağa uğraşmalıdır. Böylece, cihâd sevâb/k?^^ mışolur.
Cihâd demek, ihtilâl yapmak, âmirlere karşı gelmek ve hükû mete ısyân etmek, dövmek, yıkmak, kırmak, söğmek demek değil-dir. Böyle şeyler yapmak, fitne çıkarmak olur. Ya’nî bölücülük olur. Müslimânlarm ezilmesine, habse girmesine ve din, îmân bilgilerinin yasak edilmesine yol açar. Böyle fitne çıkaranlara Pey. gamber efendimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” la’net etmiş-dir. Habse girmeği istemek, bir müslimân için şeref değildir. Müs-limân için şeref; islâmın güzel ahlâkını edinmek, herkese iyilik etmek, isİâmiyyete uymak, her mahlûka fâideb olmakdır. Habse giren, bu şereflerden mahrûm kalır. Kendini tehlükeye atmak ah-maklıkdir, günâhdır. Allahü teâlâ, (Kendinizi tehlükeye atmayınız!) buyuruyor.
Cihâd etmek, Allahü teâlânm dînini. Onun kullanna ulaşdu- ı mak için, çaUşmak demekdir. Cihâd üç dürlü yapıhr. Birincisi, milletlerin başma geçmiş olup, onlan köle gibi kullanan, İslâm dînini işitmelerine mâni’ olan, emrindeki insanlara zulm, işkence yapan zâlimlerle harb edip, onlan kahr ve yok ederek, İslâm dînini insanlara duyurmakdır. Islâm dînini işitenler, müslimân olup olmamak-da serbestdirler. İsterlerse müslimân olurlar. İsterlerse, islâmın ahkâmma, kanûnlanna tâbi’ olarak yaşar, kendi ibâdetlerini yaparlar. Bu süâhlı cihâdı, yalnız hükümet yapar. Devletin ordusu yapar. Bütün müsILmânlar, hükümetin verdiği vazifeleri yapmak süreti ile bu cihâda iştirak ederek, cihâd sevâbma kavuşurlar. Dînimizi, milletimizi yok etmek için saldıran kâfirlere karşı da mü-dâfe’a için cihâd yapar. Ayrıca İslâm dînini bozmak, yıkmak için, tuzaklar hâzırlıyan bid’at ehli, sapık, bölücü kuvvetlerle de harb eder. Bütün mület, hükümete yardımcı olarak, cihâd sevâbma kavuşurlar.
Cihâdın ikinci nev’i, va’zlar, kitâblar, radyo, televizyonlar ve internet ile, İslâm ilmlerini, güzel ahlâkını, adâletini ve insanlara verdiği hak ve hürriyyetleri bütün insanlara duyurmakdır.
Cihâdın üçüncü ney’i, birinci ve ikinci cihâdları yapanlara düâ ile yardım etmekdir. İslâmiyyeti yaymak için silâhlı cihâd yapmak farz-ı kifâyedir. Düşman hücüm etdiği zemân, her erkeğe, bunlar kâfi gelmezse, kadınlara ve çocuklara da farz-ı ayn olur.
tours estambul yazdı ve sundu..