tours estambul ve sosyoloji bilgi44 Pickhall ve Meryem Cemile yi göstermektedir. (2006:252). Bu konuda i şa’nın -etkisi olmayan özgün bir düşünür- olduğunu, bir bakıma İsmet lamadığmı ifade etmektedir. İNehir/6, 1994:64-67).tours estambul Abdullah Alperen ise bal’in Said Halim Paşa’nın İslamcılık düşüncesinden etkilendiğini, Mehmed
ile M. Şemsettin Günaltay’ın bazı fikirlerinin Said Halim Paşa’nm fikirlerine
belirtmektedir. (2003:248, 270, 363, 364, 374). Yapılan bu tespitlerle birlikte
Said Halim Paşa ile paralel fikirler ileri süren, alıntılar yapan, atıflarda bulunup
rini eleştirmeyen düşünürlerin Paşa’dan etkilendiğini düşünmekteyiz. Bunların da Mehmed Akif Ersoy, Eşref Edip Fergan, Muhammet İkbal, Pickhall, Meryem ç Mümtaz Turhan, Sezai Karakoç, Cemil Meriç, Erol Güngör, Taha Akyol, Süleyrug^j^ ri Bolay ve İsmet Özel gelmektedir. 1
Sonuç olarak; Said Halim Paşa, İslam dünyasının en büyük mütefekkirlejj^^ olup, bu dünyaya “akıl hocalığı” yapacak düzeyde geniş bir kültüre, İslami bilgi^j^ nuruna ve idari tecrübeye sahip bulunuyordu. İslam toplumuna akıl hocalığı yaptığj^ man da onlara tavsiyesi Aımpaltlaşmak değil İslamlaşmak olmuştur.
Kaynakça
Alperen, A. (2003). Türkiye’de İslam ve Modernleşme, Adana.
Bilican, E. (1998). Said Halim Paşa’da Doğu-Batı Sorunu. Yüksek Lisans Tezi. İ.Ü. Soj. yal Bilimler Enstitüsü.
Bostan, Al. H. (1S)92). Said Halim Paşa. İstanbul.
Bulanık, A. (2004). Said Halim Paşa’da Ahlak ve Siyaset. Yüksek Lisans Tezi. M.Ü. Sos. yal Bilimler Enstitüsü.
Gül, A. (1994). Türk Yenileşme Tarihinde Bir Mütefekkir Olarak Said Halim Paşa veBa -tılılaşma Problemi. Yüksek Lisans Tezi. Hacenepe Üniversitesi Sosyal BiÜmler Enstitüsü.
İkbal, M. (1963). İslam'ın Ruhu. (trc. E.A ). İstanbul.
Korkmaz, H. (1994). Said Halim Paşa’nm Dini ve İçtimai Görüşleri. Yüksek Lisans Tezi. Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Kutay, C. (İ980). Bediüzzaman Said Nursi. İstanbul.
Oransay, G. (1969). Osmanh Devleti’nde Kim Kimdir?, c. I, Ankara ”
Pekasil, T. (1S>98). Said Halim Paşa da Toplum ve Siyaset. Yüksek Lisans Tezi M Ü Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü.
Yıldız Evrakı. Kısım nr. 31, Evrak nr. 2392, Zarf nr. 65, Karton nr. 84
Yıldız, M. C. (1994), Said Halim Paşa’da Batılılaşma, İslamcılık ve Milliyetçilik Yüksek Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Said Halim Pafa
Ek: Bibliyografya
BA. Sicill-i Ahvâl, nr. 25, s. 121; BA, trâde-Dâhiliyye, nr. Alili, 84856, 85010, 87781, 99867; BA, İrâde-Dosya Tasnifi, nr. 4/760. 2428, 2604. 2628, 5/5157, 5159; BA, İrâde-Taltifât Dâiresi, Hâzine-i Evrak, nr. 97, 333; BA. İrâde-i Seniyye, nr. 941, I303/a-c; BA, BEO, nr. 209379, 259105; BA, Tarihî Muhakeme, İstanbul 1919; Millî Nevsâl (1338), İstanbul 1922, s.241; Lütfı Simavî, Sultan Mehmed Reşâd Hân 'm ve Halifenin Sa -râymda Gördüklerim, İstanbul 1340; Alımet Reşit Rey, Gördüklerim-YapttkIanm (Can -It Tarihler), İstanbul 1945; Talat Paşa'nm Hatıraları, İstanbul 1946; Ali Haydar Mithat, Hatıralarım (1872-1946), İstanbul 1946; Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim^, Ankara 1951; Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, İzmir 1955; Cemal Paşa Hatıralar, İstanbul 1959; Hüsamettin Ertürk, İki Devrin Perde Arkası, İstanbul 1964; Samel Ağaoğlu, Babamın Arkadaşları^, İstanbul 1969; Celâleddin Paşa (Velora), Madalyonun Tersi, İstanbul 1970; Ahmet Emin Yalman, Yakın Tahhte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, c.I-II, İstanbul 1970; Mithat Şükrü Bleda, İmparatorluğun Çöküşü, İstanbul 1979; Halil Ziya Uşakhgil, Saray ve Ötesi, İstanbul 1981; Ali Rıza Öge, Meşrutiyetten Cumhuriyete Bir Po -Us Şefinin Gerçek Anılan, Bursa 1982; İbnülemin, Son Sadrazamlar^, c.I-IV, İstanbul 1982; HalilMenteşe’nin Hatıralan, İstanbul 1986; Mahmut Şevket Paşa'nm Günlüğü, İstanbul 1988; Gövsa, Türk Meşhurlan, 339-340; Ahmet Bedevi Kuran, Osmanit Impara -torluğunda ve Türkiye Cumhuriyetinde İnkılâp Hareketleri, İstanbul 1959; Eşref Edip, 'Âlem-i İslâm İçin Büyük Bir Ziya’", Sebilürreşâd, XIX/492 (Ankara 1340), s.256-259: a. mlf., Mehmed "Âkif^, İstanbul 1960; “Abbas Halim Paşa Atatürk’e İnanmıştı", Tarib-Coğ -rafya Dünyası, I/l (İstanbul 1959), s. 44-45; Muharrem Giray, “Yaşanmış Kara Günler”, Büyük Doğu, 11/29 (İstanbul 1959), tefrika nr. 2; Tank Zafer Tunaya, Islâmctltk Cereya -nı, İstanbul 1962; Fevziye Abdullah Tansel, Ziya Gökalp Külliyatı II (Limni ve Malta Mektuptan), Ankara 1965; Danişmend, Kronoloji^, V, 102; Rabia Gelincik, Said Halim Paşa (lisans tezi, 1973, İ Ü. Edebiyat Fak. Tarih Bölümü); Münevver Ayaşlı, Dersaâdet, İstanbul 1975; Semiha Ayverdi, Boğaziçinde Tarih, İstanbul 1976; Bilal Şimşir, Malta Sürgünleri, İstanbul 1976; Rifat Uçarol, Gazi Ahmet Muhtar Paşa - Bir Osmanh Paşası ve Dönemi, İstanbul 1976; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye de Çağdaş Düşünce Tarihi^, İstanbul 1979; Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, İstanbul 1983; Ali Birin -ci, Hürriyet ve İtilâf Fırkası, İstanbul 1990; Rıza Tevfık, Biraz da Beti Konuşayım, (yay. Abdullah Uçman), İstanbul 1993: Arşavir Şıracıyan, Bir Teröristin İtiraftan, (trc. Kadri Mustafa Orağlı), İstanbul 1997; Mehmet Şenlik, Said Halim Paşada Din Deiflet İlişkisi, (yüksek lisans tezi, 1998, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü); Sibel Gülcan,
II. Meşrutiyet Döneminde Osmanh Düşünce Hayatında Said Halim Paşa, (yüksek lisans tezi, 2000, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), Hilmi Türkyılmaz, Said Halim Paşada Din ve Batılılaşma, (yüksek lisans tezi, 2002, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü); Kudret Bülbül, Bir Devlet Adamı ve Siyasal Düşünür Olarak Said Halim Paşa, Ankara 2006; Cemal Kutay, “Said Halim Paşa’nm Malta’dan Başkan Vilson, Loyd Corc ve Klemanso’ya Uyarma Mektupları”, Tarih Sohbetleri, nr. 8, İstanbul 1968, s. 137-166; a. mJf., "Siyasi Sürgün Said Halim Paşa’nm Hatıralarında İmparatorluğumuz ve Birinci Cihan Savaşı”, Sohbetler, nr. 16, İstanbul 1970, s. 72-96; a. mlf., Siyasi Sürgünler Adası Malta, İstanbul 1978; Osman Öndeş, “Malta Sürgünleri”, Hayat Tarih Mecmuası,
İÜ Aydın; Said Halim Paşa lararası Konferansı Bildirileri, Ankard 1979, s. 21-25; a. mJf., Türkiye’nin n '^ ^ Millî Meseleler, Ankara 1994; İsmail Kara, “Said Halim Paşa’nın Hayatı ve U", Fikir ve Sanatta Hareket, sy. 11-12, (İstanbul 1980), s. 18-23, sy. 14 (1980) a. mlf., “Said Halim Paşa’nın Az Tanınan Eseri”, Tarih ve Toplum, sy. 47 (İstanbul \
s. 57-59; a. mlf., İslamctlann Siyasî Görüşleri 1^, İstanbul 2001; Hüsnü Şahin manii Mütefekkiri Said Halim Paşa”, Doğuş Edebiyat, sy. 12 (Ankara 1983), s. l2-ı,j'^^^
“Said Halim Paşa Yalısında Bir Seccade”, Türk Edebiyatı, sy. 13 (İstanbul 1954^
25; Fevzi Muhtar Katırcıoğlu, “Sadrazam Said Halim Paşa’nın Elyazısıyla Berlin
Bedi Nuri, 1872 yılında İstanbul'da doğmuştur. Trablusgarb eski istinaf mahkemesi reisi Mehmed Hilal Efendi’nin oğlu, eğitimci Satı Bey'in kardeşidir. İlköğrenimini Rüşdiye mektebinde tamamladıktan sonra Trab-lusgarb’da Şeyh Kamil Efendi'den şer’i ilimler ve Arapça öğrenmiştir. Sonra Mekteb-i Mülkiye’nin i'dadi (mezuniyet m. 1893) ve âli (mezuniyet m. 1897) kısımlarında okumuştur. Arapça, Türkçe, Fransızca, Rumca ve Farsça-yı konuşup yazabilmektedir. İlk vazifesi Ziraat Bankası Muhasebe Kalemi’ndedir.tours estambul (m. 1897). Daha sonra Halep vilayeti mekteb-i i’dadisi muavinliğinin yanı sıra kavanin, tarih ve ilm-i servet muallimliklerine (öğretmenlik) tayin edildi, (aynı yıl). 1899 da Erzurum vilayeti Diyadin kazası kaymakamlığı ve aynı yıl Selanik vilayeti Razlık kazası kaymakamlığı yapmıştır. 1901 yılında Sivas Vilayeti’nin Havza kazası kaymakamlığma tayin edilmiştir. 1909’da Ankara vilayeti mektujjçuluğuna ve oradan aynı yıl Edime vilayeti mektupçuluğuna getirilmiştir. 1910’da İstanbul vilayeti tahrirat müdüriyetine nakledilmiştir. 1913’te Fatih belediye dairesi müdürlüğü ne tayin olunmuş, aynı yıl Basra vilayetinde (eşkıya tarafından) öldürülmüştür (B.O.A. ^ S.A., 76).
Çalışmaları
Bedi Nuri, bir Meşrutiyet dönemi aydını olarak karşımıza çıkmaktadır. Yukanda belirttiğimiz gibi ülkenin çeşitli yerlerinde idarecilik ve eğitimcilik görevinde bulunmuştur. Ancak Meşrutiyetin ilanına kadar herhangi bir yayın organında yazısına rastlanmamak-tadır. Sosyologumuzun ilk yazısı, kardeşi Satı Bey’in çıkarmakta olduğu “Envar-ı Ulum” adlı dergide yaymladığı “Hikmet-i İçtimaiye”nin birinci bölümüdür. (Bedi Nuri, (l);lll.
Bedi Nuri'nin bu yazısı daha sonra Filozof Rıza Tevfik, Alımed Şuayıb ve Maliye Nazın Cavid Beylerin beraber çıkardıklan “Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası” nda genişletilmiş olarak yayınlanmıştır. Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası 1324 / 1908-1327 / 1911 yıllan arasında 27 sayı yaymlanmış bir dergi olup, “Servet-i Fünun”dan sonra ikinci “ilmi çevrecilik”** hareketidir. Sosyal bilimler konusunda ise ilktir. Bu dergi, yayınlarıyla fazla etki uyandırmamış, Yahya Kemal’in deyimiyle kendisini zihinlerde tesbit edemediği için ölmüştür. (Yahya Kemal, 1971:177).
Bedi Nuri, Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuasının 24. sayısındaki Ulum-ı maiye adlı makalesinde Hilmi Ziya Ülken'in deyimiyle âdeta bir sosyoloji kitabını^ masını veriyor gibidir ve bu Türkiye’deki ilk orijinal çalışmadır. (Ülken, 1992.171).
Sosyoloji ve Toplum Anlayışı
Bedi Nuri .sosyolojiyi “phisique sociale" kavramından Türkçeye aktardığı |ı,^j Hikmet-i İçtimaiye’’ kelimesiyle isimlendirmektedir. Bedi Nuri, bu kavramı Augus,ç Comte’dan almıştır. Öncelikle bu kavramın, Auguste Comte tarafından insan toplulukla, rının durumlanndan bahseden ilme verilmek üzere ortaya konulmuş olduğunu belink Bu bilim, “İlm-i Hikmet-İaimaiye yani (sosyoloji)” henüz doğmuş ve oluşma süreci içe. risinde bulunmaktadır. İlkin bu bilimin oluşum sürecini iyi anlamak gerekmektedir.
Bedi Nuri 19. yüzyıldan önceki siyaset ve toplum hakkındaki eserlerde bulunan bütün incelemelerde ve sosyoloji çalışmaların insan topluluklannın oluşumunu izah et mek yerine, bu topluluklann yeniden oluştumiması gayretinin sergilendiğini söyler. Hâl buki sosyolog (hikmet-i içtimaiye uzmanOnın amacı bir kimyagerin, bir fizikçinin, bi botaniğin kimya ve fizik konusunda yaptığı incelemelere benzeyen çalışmalarla inşa, topluluklarını tanımak ve bunların mahiyetlerini öğrenmek olduğunu belirtir.
Ancak Bedi Nuri günümüz bilim anlayışına da uygun gelebilecek bu görüşün Comte’cu nedensellik ve gerekircilikle (determinizm) açıklamaya çalışmakta, sosyoloj nin yerleşmesi için, insan topluluklan ortaya çıkmadan önce, doğalarında ve bünyeli rinde saklı bir takım kanunlara tabi oldukları yolundaki anlayışın oluşup yaygınlaşma gerektiğini belirtmektedir. Bu kanaat oluşmadan önce sosyoloji (hikmet-i içtimaiye) ilr hiç bir varlık gösteremez. [Bedi Nuri, (2):811,
Haşan Ali Koçer, sosyologumuzdan söz ediyorsa da gösterdiği dipnoüardan, yazmış olduğu yazının tamam Hilmi Ziya Ülken e dayandığı daha doğrusu pek çok bölümün inlihal olduğu anlaşılmaktadu H A Kocer B< Nuri'nin bir tek makalesini bile görmemiştir. Eğer görmüş olsaydı “U İ İ M, sayi;7, U.İ.j.M, yıl ^” gibi HUı ' Zi merhumun kullandığı dipnotları kullanmaz, makalenin sayı ve sayfa numaralanm verebilirdi Calısn d^H'I Ziya Ülken in yapmış olduğu bazı sayı ve sayfa gösterme hatalan aynen Ickrarlamıştu Bkz KOCPfi h ^ a Türk Sosyologları, 1975, s, 42-50. Konuyla ilgili bir çalışma da Dr. A Yılmaz
Bedi Nuri’ye göre sosyal olaylar çok karmaşıktır Bu olayların bağlı oldukları düzen ve kanunların keşfedilmeleri de çok zordur. Bu .sebepten dolayı bugüne gelinceye kadar, bu sosyal olaylann tamamen tesadüfler sonucunda ve belli bir düzenlilikten uzak olarak cereyan edegeldiği zannedibTiiştir.tours estambul 18. yüzyılın sonunda tabiatın diğer bütün varlıklan gibi sosyal varlıklan n (müvelledat-ı içtimaiye) da özel bazı kanunlara tabi oldukları ortaya çıkmıştır. Artık, insan topluluklanna istenildiği gibi bir yön verilebileceği görüşünden vazgeçilmelidir. Böylelikle bazı insanların sosyal yapı ve gruplan istedikleri gibi yoğurabilme gücüne sahip oldukları varsayımı da terk edilmelidir. Bütün topluluklar kendi aralannda ancak doğanm onlara yüklediği bazı yasalarla oluşup dağılırlar. Bu da doğa kanunlarıdır.
Bedi Nuri’ye göre milleti tanımak için onun tarihin derinliklerindeki oluşma biçimi ve günümüzdeki uygarlık durumunu bilmek gerekir. Bu bilgi bilim adamını, insanın ve toplulukların geleneğini, ahlakını, eski hikâyelerini, akli yapılanmasını nazan itibare alıp incelemek yerine, sosyal yapısını ve teşekkül tarzını değiştirebilmek inancından doğan anlamsız girişimlerden men eder.
Sosyologumuz Bedi Nuri, bireylerin kalp ve vicdanlannın sürekli ve belirli bir biçimde birleşmesi, yani aynı duyguları paylaşma .sonucunda aralarında bir takım bağlar ve ilişkilerin meydana geldiğini belirtir. O’na göre bireyler, bireyselliklerinin dışında bir toplu hayat yaşarlar, bu hayat biçimi ise sosyal hayattır. O’na göre, sosyal hayat olmasaydı inanç kurumlan, hukuk, ahlak ve iktisat, velhasıl uygarlığı meydana getiren hiçbir kumm olamazdı. [Bedi Nuri, (2):90).
Bedi Nuri uygarlık konusunda da günümüz sosyologlarından pek farklı şeyler düşünmemektedir. Ona göre uygarlık, yalnız aynı insan topluluğunun fertleri arasmda değil, birbirleriyle ilişkide bulunan çeşitli insan toplulukları arasında ki hareket birliğiyle meydana gelir. Bir nesil tarafından ortaya konulan sonuçlar diğer nesle intikal etmedikçe ve bu son neslin ortaya koyacağı sonuçlara eklenmedikçe uygarlık mümkün olamaz.
Bedi Nüri bir Comteçudur ama sosyolojinin artık Comte’u aştığının da farkuıdadır. Bu yüzden, bu yeni bilimin ilk önce H. Spencer tarafından tekrar incelendiğini; son otuz .sene zarfında ise özellikle Fransa’da bir çok düşünür tarafından işlendiğini, sosyoloji (hikmet-i içtimaiye) nin bugün başlangıç safhasından kurtularak, kurallannı olaylarla doğruladığını söylemektedir. Comte’un, zamanının sosyal veri ve incelemelerine dayanarak toplumlarda bir statik hal bir de dinamik hal olduğunu tasavvur ettiğini, toplum-ları incelerken bu iki halin ayrı ayrı incelenmesi lazım geldiğini savunduğunu, hâlbuki günümüz toplumlan incelendiğinde en ilkel ve en münzevi toplumlarda bile gerçek anlamda bir statikliğin bulunmadığının ortaya çıktığını söylemektedir. Sosyologumuz, top-lumları meydana getiren bireylerin her an bir değişme (tahavvülat) ve başkalaşıma (ta-gayyürat) ile karşı karşıya bulunduklarını, kendileriyle paralel olarak sosyal bünye ve teşkilatlarmın da sürekli bir değişime manız bulunduklarını belirtmektedir. Ona göre, Comte’un bu ayırımından toplumlann iki zıt durumunun mevcudiyeti olduğu sonucu kabul edilemez. Belki toplumsal statiklik konusu, toplumlann alışılagelmiş gidişatlarınm her hangi bir devresinin, belirli bir zamanındaki görünüşünün incelenmesinden ibaret olarak kabul edilebilir. Bu inceleme ise istatistik (fenn-i ahsa-i içtima) le ortaya çıkar. İstatistiğin karşılaştırmalı istatistik (mukayese-i ihsaiyat) isminde bir özel kısmı vardır. Bu bilim, bir toplumun muhtelif zamanlardaki durumlannı veya aynı zaman dilimindeki farklılıklarını mukayeselerle inceler. Böylelikle bütün so.syal gidişatı tayin eden kanunlar ortaya koyar. [Bedi Nuri, (2): 1101.tours estambul yazdı..