tours estambul ve sosyoloji bilgilerimiz
tours estambul ve sosyoloji bilgilerimiz Said Halim Paşa, "Medeni milletlerin müesseselerini bilmemezliktcn gelmek, gelişmelerinin tarihi seyrini öğrenmemeye önem vermemek mi gerekir?” şeklinde bir soru sorarak bu soruya şu şekilde cevap verir; <Haytr, aksine, biz onları mümkün olduğu ka -dar dikkatle takip etmeli ve neyi nasıl yaptıklarını mümkün olduğu kadar iyi öğrenme -liyiz.tours estambul Yalnız bu öğrenmeden maksat, onların yaptıklarım aynen almak değil, idimizin güçlülüğünü ve ehemmiyetini daha iyi anlamak ve vazifemizi en güzel şekilde başar -mak için bilgilerimizi artırmak olmaltdır> (1991:57).
Paşa’ya göre Batı medeniyetinden hakikaten İstifade edebilmemiz onu aynen taklit ile mümkün değildir. Yabancı bir medeniyetin nimetlerinden istifade etmek, onu kendi medeniyetimize uydurarak tatbik etmekle mümkündür. Şu halde bizim de şimdiye kadar takip etmemiz gereken yol, Avmpa medeniyetini <millileştinnek>, yani kendi çevremize mümkün olduğu ölçüde ısındırmak olmalıydı. (1991:76).
Said Halim Paşa, Batıdan alınacak şeylerin belirli ve sınırlı olduğuna inanır ve bun-lann dışına çıkılmamasını ister.
Paşa’ya göre; Avrupa milletlerinin gıpta edeceğimiz yönleri, geleceğe doğru ilerlemek için seçtikleri genel esaslan (ilkeleri) ve bu ilkelere karşı gösterdikleri saygı ile bun-lan korumak için göze aldıkları fedakârlıklar olmalıdır. Amaçlarına ulaşmak için uygu-ladıklan yöntemlere bakmamalıyız. İmrenilecek yönleri; çalışma ve eğitim sistemleriyle samimi vatanseverlikleridir. İşte Batılı milletlerin, hakikaten hayret veren ve örnek alınmaya değer olan tarafları bunlardır. (1991:56).
Said Halim Paşa’ya göre, İslam dünyasının derdinin çaresi, <kendisinde bulunma -yan ve geriliğine sebep olan ilim ve/enleri hiç vakit geçimıeden elde etmesidir.tours estambul Bugün bu ilimler ve fenler Avrupa 'dadır. O halde bizim için yapılacak şey açıktır: Bu ilimler ve fenleri AvrupalIlardan öğrenmek... Evet! Gerek unutmuş bulunduğumuz tecrübe meto • dunu ve gerek hiç bilmediğimiz yeni bilgileri öğrenmek. Böyle yapmakla aynı zaman -da, <ilim öğrenmek için icabında Çin’e kadar gitmek zorunda olduğumuzu> bizlere tebliğ buyuran Peygamberimizin emrini de yerine getirmiş oluruz>. Paşa, şu hususu iyi anlamamız gerektiğini vurgulayarak şu açıklamaları yapmaktadır: <Avrupalılardan ala -cağımız, yalnız bu bilgilerden ibaret olmalıdır. Çünkü Müslümanların geriliğine çare olacak şeyin, sadece maddî ilimlerden ibaret olduğu su götürmez bir hakikattir. Yoksa sözlerimizden, AvrupalI milletlerin iktisat esaslarını veya iş ve sennaye kunduşlanyıa ait usullerini yahut bunların arasındaki münasebet şekillerini aynen kabule taraftar oldu -ğumuz manası çıkarılmamalıdır. Aksine en basit bir idrak ve görüş kabiliyeti bile bize şunu gösterir: İslam ’ın temel esaslarına az veya çok aykm olmamaları sebebiyle, Batının bu saydığımız taraflarını almaktan son derece sakınmamız zamridir>.
Sadi Halim Paşa, “O halde ne yapmalıyız?" sorusuna şu cevabı vermektedir: Bütün teşkilatımızı, bütün İktisadî esaslarımızı, Şeriat’ın saf hikmet olan ruhuyla uyumlu bir şekilde yeniden kurmak için, dünyada kendisine başvuracağımız tek bir kaynak varsa, o da yalnız fıkıhtır. Çünkü ancak bu sayededir ki, teşkilat ve esaslarımızı. Batılı milletlerin teşkilat ve esaslarında görülen ve onların sosyal yapılarından doğan hata ve noksanlardan koruyabiliriz. (1991:255-256).
kalmalannın sel'iep olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Paşa, Peygamberimiz bize lümanlann başına gelebilecek felaketlerin en kötüsünün, cehâlet olduğunu> haber vjj diğini hatırlatmaktadır. O'na göre; bu gerilik İslam dünyası için büyük bir beladır. ^ cak varlığımızı yok edici olmadığı; bu gerilemenin ahlakî ve İçtimaî olmamasından q,_ taya çıkmaktadır. Bu gerileme sadece <iktisadî, yani maddidir ve telafisi mümkündün Mü.slûmanlar devamlı bir gayret ve azim ile çalışmalı, tabiatın sırlarını keşfetmek, onun in-sanlar için sinesinde .sakladığı sonsuz nimetlerden istifade etmelidir. Böylece Müsiû. manlann, Şeriat'ın kendilerine sağladığı sosyal ve ahlakî saadetin yanmda ona uygun ve yardımcı bir maddi mutluluk da elde etmeleri gerçekleşmiş olur. (1991:248-250).
Said Halim Paşa görüldüğü üzere batılılaşmaya şiddetle karşıdır. O nun önerdiği yol Modernleşme dir. <Modemleşme için öngördüğü esas ise; her milletin kendi kültürü. nü yenileyerek, geliştirerek sağlanmastdır>. A. Alperen, Said Halim Paşa’mn Batı medeniyetini yalnız ^teknolojik ve maddi ilerlemeden ibaret sayması neticesinde bu kanaat anda hasıl olmuştur> demektedir. Yine Said Halim Paşa, bir başka medeniyeti taklit etmeyi <kültür ayrılığı veya kültür ayrımı kavranılan üzerinde oturtarak bunun zararlı sonuçlar doğuracağını ısrarla vurgulamaktadır> (2m5-.251').
Said Halım Paşa gerilikten kurtulmak ve modernleşmek için İslam dünyasınm Batı medeniyetinden <büyük ölçüdefaydalanma>sının <zorunltı olduğuna inandtğı>he-linilmektedir. Yine O'nun modernleşme hamlesinde İslam dünyasının yüzünün <Batılı -la ra dönük olması gerektiğini belirttiği> ifade edilmektedir.tours estambul Said Halim Paşanın <mo -demleşme tezi> sosyolojik açıdan ele almdığmda yeni modernleşme teorileri ile uyuştuğu belirlenmektedir. (AJperen, 2003:260-261).
Toplumsal Çözülmeden Kurtuluşa
Said Halim Paşa, Mü.slüman topiumlarda yapılan ıslahat hareketlerinin başarılı olamadığım, çünkü yenilikçilerimiz in.sanların kanun ve nizamlar için değil, aksine kanun ve nizamların insanlar için yapıldığını hiçbir zaman anlayamadıklarmı söylemektedir. (1991:16).
bütün bir toplumun, hükümetin lieves ve arzusuna tabi bulunduğu gibi, safdilce fikirlere kapılmak hatasına düştüler. (1991;22-23). Bizim dimağımız henüz eşyadan fikirlere geçemiyor. Bilakis fikirlerden eşyaya intikali tercih ediyor. Çünkü bu sayede düşüncelerimiz sonsuz hayaller içinde olmakla, her şeyi kendi emellerine göre düzenlemeye uygun muhayyel çevre bulabiliyor. Bu yüzden aydınlanmızın çoğu elde edilmesi imkânsız bir takım emellerin ardında yomluyorlar. Her milletin kendine özgü düşünce ve ihtiyaçları olduğundan, siyasi ve toplumsal konularda başka bir milletin tecrübelerinden yararlanmak kadar zor bir iş yoktur. Her milletin kendine özgü fikirleri ve hisleri olamasay-dı sosyoloji ilmi ve zooloji (hayt’anat) ilmi garip bir şekilde iç içe bulunurdu. Bu yüzdendir ki, başka milletlerin tecrübelerinden istifade etmeye kalkışan bir milletin, tamiri imkânsız bir takım hatalara düşmemesi çok güçtür. Gerçi başka milletlerin büyük zorluklarla elde ettiği siyasî tecrübelerinden zahmetsizce yararlanmak çekici bir şeydir. Ancak, Batının düşünce tarzı ve ruh halleriyle, Doğu’nun düşünce tarzı ve ruh halleri arasında ortaklık ve benzerlik pek azdır. Bu yüzden, böyle bir yararlanmaya kalkışmak çok tehlikeli olur. (1991:38-39).
Paşa, Batılı milletlerin tecrübelerinden faydalanmanm, bize kıymetli bir yardımcı ve rehber olabilmesinin, son derece dikkatli ve uzak görüşlü hareket etmemize bağlı bulunduğunu belirtiyor. (1991:42).
Said Halim Paşa’ya göre; Batılı milletlerin her biri, diğer milletlerin çalışmalan sonunda değil, kendi gayretleri sonunda gelişmişlerdir. Batıdaki müesseselerde görülen değişik şekiller, konuyu kendi zaviyelerinden ele alıp, kendi güç ve idraklerine kendi vasıta ve temayüllerine göre halletmeleri sonucunda meydana gelmiştir. Kendimizi bile tanımamıza engel olan taklit ve iktibaslar ile durumu düzeltmeye çalışmak, elem verici bir toplumsal kargaşa ve siyasi anarşi meydana getirmekten başka bir sonuç vermez (1991:56-58).
Paşa’ya göre, sosyal meselelerin ülke üzerindeki tesir ve nüfuzunun büyüklüğü ve genişliği şimdiye kadar ciddi anlamda anlaşılamamıştır. Ülkenin geleceğinin bunlara bağlı olduğu, gördüğümüz eksikliklerin ve hükümetteki geriliklerin, ya doğrudan doğruya veya dolayısıyla sosyal durumun tabii bir sonucu bulunduğu, zihinlerde henüz gereği gibi açıklığa kavuşamamıştır. Milletin alimlerini, vatanperverlerini, seçkin idare adamlannı ve bürokratlannı düzenli bir toplum yetiştirir. Çocuklan terbiye edebilmek, aileyi mesut edebilmek de ancak düzenle mümkündür. Aksi takdüde toplumsal çözül -me ile en gelişmiş medeniyetlerin bile yok olup gittiği hala anlaşılamaması şaşırtıcıdır. Toplumsal şartlar bir ülkenin siyasî ve İdarî durumunun temel direklerini oluşturur. Bu nedenle siyasî ve İdarî vaziyet toplumsal şartlara bağlıdır. Toplumsal şartlar da o toplumu oluşturan fertlerin ahlak ve zihniyetine bağlıdır. (1991:102; Pekasil, 1998:94).
Said Halim Paşa, Osmanlı devletini ve Müslüman toplumları yıkılmaktan kurtaracak ve toplumsal çözülmenin önüne geçecek tek kurtuluş yolunun İslamiyet olduğunu belirtmektedir. Paşa, <Müslüman milletlerin, ahlak, cemiyet ve siyaset baktmlanndan gittikçe daha çok Mûslümanlaşmalan> gevektigıne dikkat çekmektedir. (1991:177). Paşa’ya göre; <Müslüman milletlerin kurtuluşu ve saadeti onların tam olarak İslamlaşma -lanna bağltdtr>. İslamiyet, kendine özgü bir inanç sistemi, bu inanç sistemi üzerine kurulan bir ahlak sistemi, ahlak sisteminden kaynaklanan bir sosyal hayat anlayışı (siste-
kent mel olarak tasavvur edilebilecek olan bir medeniyetin sadece yardımcısı ele' ^
deniyetin bizzat da kendisidir. Onun dışında bir kurtuluş yolu ve selâmet fo,, mümkün değildir> (15)91:226-227).
Bu düşüncesiyle Said Halim Paşa, sosyoloji ve siyasetle ilgili bir kavram olan tuluş>'u ahlakla ve inançla ilişkilendirmektedir. Yine O’nun Müslümanların kurt.
lumsal hayatlannı yeniden İslam'ın inanç sistemine göre dizayn etmeleri ve ahlakı a^ dan da bütün zaafıyetlerini gidermek suretiyle hem bireyler ve hem de toplum olan,; olgunluğa ulaşmakla mümkün olacağını belirterek bunu siyasetle ve bu anlayıştan do. ğan siyasi müesseselerle ilişkilendirmektedir. (Bulanık, 2004:113).
Değerlendirme ve Sonuç
Said Halim Paşa, çöküş dönemi Osmanlı fikir ve devlet adamlarından biri olup, İs. lamcılık fikir hareketinin teorisyenliğini yapan kişi olarak bilinmektedir. Fikirleri, günlük olaylann getirdiği <kavgacO yaklaşımından uzak, derin bir bakış ve tahlilci bir zihnin ürünleridir. Devlet adamlığı tecrübesi ve olaylara belli bir perspektiften bakabilme yae-neği onu diğer İslamcılardan ayıran önemli özelliğidir.
O <düşünen bir kafcO idi. Kendisine mahsus bir düşünce tarzı vardı. Daha doğrusu başkasmın kafası ile düşünmezdi. Sosyolog olmamasına rağmen; bir sosyolog gibi olaylann nedenine, niçinine, nasiilığma ilişkin yaklaşımı ve teklif ettiği çözümler diğer İslamcılara nazaran daha genel bir nitelik ve evrensellik taşımaktadır.
Said Halim Paşa, Batıyı en iyi tanıyan düşünür (İkbal, 1963:213) olarak İslam dünyasının <özgün bir medeniyet inşası için> toplumun bütünüyle İslamlaşmasının dışında başka bir kurtuluş yolunun olmadığını, İslamlaşmayı sağlayacak en önemli dinamiğin de eğitim olduğunu ve bu yüzden çocukların ve gençlerin eğitimine büyük önem verilmesini istemektedir.
Said Halim Paşa’nın, sosyolojik kavramlardan sosyal dayanışma, ekonomik ve sos yal tekamül, sosyal değişme, batılılaşma, modernleşme, kültür yabancılaşması, toplum sal çözülme ve kurtuluş gibi kavramları kullanarak, İslam dünyasının meselelerine çö züm getirmeye çalıştığı görülmektedir.
Paşa’mn kullandığı önemli sosyolojik kavramdan biri iesantii kavramıdır. Bu kav ramı İslâmî ve millî tesanüt olarak iki çerçevede ve iç içe ele alarak değerlendirmekte dir. İslaıni tesanütü, İslam birliği anlamında kullanmaktadır.
Said Halim Paşa tekamül kavramına büyük önem vererek bu kavramı sosyal v. ekonomik tekamül olmak üzere iki yönüyle ele almaktadır. Sosyal tekamülü ahlaki ol gunlaşma, ekonomik tekamülü de daha ziyade teknolojik gelişme ve maddi terakki an lamında kullanmaktadır. Sosyal tekamülün diğer bir unsuru olarak siyasi tekamülü gör mekte, milletin sosyal ve siyasi hayata serbestçe katılmasını siyasî tekamülüm ön şart olarak değerlendirmektedir.
Saİd Halim Pa§a
Said Halim Paşa, İslam toplumlannda görülen yenileşme ve modernleşme gayretlerini milli ve manevi değerlere bağlı kalarak kapsamlı ve kalıcı bir değişim olarak gerçekleşmesini istemektedir. Batı medeniyetini yalnız teknolojik ve maddi İlerlemeden ibaret saymaktadır. Modernleşmeyi de milletin kendi kültürünü yenileyip geliştirmesi olarak düşünmektedir. Batıyı taklit ve Batılılann sosyal ve siyasi kurumlannın aynen alınması gibi bir değişimi kabul etmemekte, buna şiddetle karşı çıkmaktadır. Çünkü İslamiyet’in insanlara dinin yanında, bir de dünya görüşü sunduğunu kabul etmektedir. Batıdan ancak teknik ve ilmi metotların alınabileceğini belirtmektedir. Her medeniyetin kendi leşkilatlannı kendisinin oluşturabileceğini ve müesseselere bu şekilde kendi damgasını ancak kendisinin vurabileceğini söylemektedir. Medeniyetler arasında teknolojik geçişlerin olabileceğini, yoksa müesseselerle ilgili geçişlerin sağlıklı olamayacağına dikkat çekmektedir. Taklit ve iktibasçılığın bir toplumun ayağa kalkmasına, iç dinamiklerini harekete geçirmesine ön ayak olamayacağını vurgulamaktadır.
Said Halim Paşa, hâkim Batı ahlak ve siyaset anlayışına karşı dönemin düşünürleri gibi sa\ommacı bir yaklaşım sergilememekledir. O, Batının tarihini ve sosyolojik gerçekliğini bilerek hareket etmemizi. Batıya karşı herhangi bir kompleks içine girmememizi ve Batıdan alınabilecek düşünce ve müesseseleri iyi analiz etmemizi ve alınacak şeyleri millileştirmemize işaret etmektedir.
Paşa, kültür yabancılaşması olayını ilk defa ortaya atan kişi olarak kabul edilmektedir. O, Batı medeniyetini tanımayan Batıcı aydınların, kendi toplumuna da yabancı olacağını belirtmektedir. Kendi toplumunun kültürünü ve medeniyetini tanımayanlann, kendileri dışmdaki şeyleri bilmelerinin onları fikren göçe ve ruhen de uyruk değiştirmeye sevk edeceğini düşünmektedir.
İslam toplumunda din-devlet-toplum ilişkisinin, dolayısıyla fert-toplum-devlet uzlaşmasının nasıl tesis edileceği hususunda İslam’m inanç temelinin esas alınması gerektiğini ifade eden Said Halim Paşa, bu inanç temeli üzerine ahlakı ve sosyal yapıyı koyarken, devleti de sosyal yapının belirlediği siyasî bir yapılanma olarak görmektedir.
Said Halim Paşa ülke sorunlarından uzak olmayan, toplumsal şartların belirleyiciliğine dikkat çeken düşünceleri ile isabetli yaklaşımlarda bulunmaktadır.
O,kurtuluş ve ilerleme yolunda İslam esaslarının zamanın şartlanna göre yorumlanmasını teklif etmektedir.
Said Halim Paşa, İslam’ın siyasi, sosyal ve ilmi boyutunu ön plana çıkarırken, diğer İslamcı aydınlar genelde Batının kültürel ve ahlaki taarruzlarına karşı manevi değerlerle savunma durumunda kalmaktadırlar.
Said Halim Paşa’nın fikirlerinin olgunlaşmasında Tunuslu Ha>Tettin Paşa ve Ahmed Cevdet Paşa’nın fikirlerinin kısmen etkili olduğunu söylemek yanlış olmasa gerekir. Nitekim kimi fikirlerinin özellikle de hürriyet, eşitlik, adalet terimleri üzerinde durması ve Batılılaşmaya tavır alışı, bu iki düşünürün fikirleriyle paralellik gösterdiğini ortaya koymaktadır.
Said Halim Paşa’nın düşünceleriyle kime tesir ettiğine gelince: bu konuda Kayalı, •Ülke sorunlarından kopuk olmayan ve sosyal şartların etkisini önemseyen her tür İslam -a akımın» onun •düşüncelerinin doğal uzantısı» olduğunu belirtmekte ve örnek olarak da Mehmet Akif Ersoy ve Sezai Karakoç’u vermektedir. İT.C.TA., 1985:1306). Bülbül ise..tours estambul yazdı.