tours estambul ve allah bilgileri73
sizlere herzaman olduıgu gibi tours estambul diyorki anında bedenlerinden kolayca çıkar. Ruhlarının bedenlerinden çil», ağırlığı onlara hafil'gelir. Ölüm acı.smın şiddeti hafiflenir. Bunlardji önce gelen hastalığın, vücudu, nefsi zayıf düşürmesinden öiuriıolur At sızın gaflet içinde iken gelen ölüm böyle değildir. Nitekim, ölümün:; detli ve yumuşak olması, zor ve kolay olması bakımından Olenitn; birbirine benzemeyen hallerinden bunu müşahede ediyoruz.Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor ki:—Mü'minin hali, ekin sapının hali gibidir ki, onu rüzgâr kâh b«]|( sağa, kâh da böyle .sola meylellirir (667).
Ehli HUreyre (radıyallahu anh)'\n rivayet etliği hadîs-i şerifte İst ;o le buyuruyor aleyhissalatü ves.selâm;
—Mü'minin hali, ekin sapının hali gibidir. Rüzgârın estiği jonctön sağa sola meyleder. Rüzgâr durduğu vakil, onun da sağa-sula eğilnn durur. Mü’min de boyledir. Belâ ile çeşitli hallere girip çıkar. Kâfini hali ise, dimdik duran katı çam ağacının hali gibidir. Tâ ki Allahnı yıkıp ve belâk eder (668).
Hadîsin mânâsı şöyledir: Gerçekten mu’min çeşitli belâ ve hastalık larla ibtilâ olunur. Allahu Tcâlâ’nın çeşitli hükümleri arasındaki halı nin değişmesinden razıdır. Bunlara boyun eğmiştir. Allah’ın takdire razıdır. Hiç hoşnutsuzluk göstermez. Yani, ekinin sapı rüzgârabo)ı eğdiği, rüzgârın esmesine göre sağa sola meylettiği, gibidir.
Allahü Teâlâ mü'mindeiı belâ rüzgârlarını giderdiği (onları nimettiı. gârlarına çevirdiği), rüzgârlı havanın dinmesiyle ekinin sapı doğnıldı ğu gibi, sıhhate kavuşup, dimdik olduğu vakit (mu'mın sab makamından) döner Rabbine şükreder. Kendisine verdiği belâyı kali masiyle, Rabbisinin verdiği nimeti bilir. Rabbisinc ettiği şükrün ve mükâfatını gözetir.
Mu’min bu yölda olduğu zaman, kendisine, ölüm hastalıjnef! mün gelmesi güç ve ağır olmaz. Daha önce elemlere ahş.k oldu|u,o lardan nasıl sevap alacağını bildiği, nefsini uğradığı belâ vemusibttk alıştırdığı ve şiddetli olsun, hafif olsun birbiri ardınca hastalıkgtlıp siyle nefsinin zayıflamış olduğu için, ruhunun çıkması ona zor getat ölüm acısını tatmaz.
Kâfirin hali ise, mü’minin hilafmadır. Kâfir ekseri halindehastıl tan uzaktır. Bedeninin sıhhatli olmasından yararlanmaktadır. 0,1 çam ağacı gibidir. Allah O’nun helâkini murad etliği zaman vakıit
1667) İmam Uuhuri, S.ılıih. 75. Kilabu'l-Mcrda. I »abıı Ma ( ac fı Kcffatciı'lMııuiiı h. Malık (r.a.) dan lalıriç cimislir. İmam Müslim, Salıdı, 50, Kılabu Sıfaıi'lMunafıVînuA' millim; 14. Babıı Mcscli’lMü’mın “Kc'/
vc zamanında ansızın yerinden koparıp yok eder Ona hu, ^elXal ve ıncr-hamcl etmez. Onıın Olunul, nelsinin kııvveili. cisminin sıhhatli olmasına rağmen çok acı, ruhunun bedeninden çıkması, elem ve azab bakımından çok şiddetli olur. Âhıret azabı ise daha şiddetli ve devamlıdır. Kâfirin ölümıl, çam ağacının kökünden çıkarılıp yıkılması gibidir. Nitekim Allahü Teâlâ buyuruyor:
“Sonra bu sıkıntının yerim* iyilik \r selâmet verdik. Derken çoğaldılar ve; “—Doğrusu utalanmızu da hoyle sıkıntılı haller olmuş, sevinçli ve geniş haller de gelmiş** dediler, l am o sırada, hatırlurından geçmezken, ansızın kendilerini nzahla yakalayıverdik*' (669).
Allahü Teâlâ'nın düşmanlarına karşı muamelesi böyle, sevdiklerine olan muamelesinin hilafınadır. Nitekim Allahü Teâlâ buyuruyor:
“İliz de, her birini gıınahiyle yakaladık. Kiminin ıı/erine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimini korkunç gurultu yakalayıverdi, kimini yere batırdık, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyordu, fakat onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı** (670).
Bunun içindir kı. Allahü Teâlâ onların lıımııne, kibirli \e gaflet içinde iken ansızın ölmelerini murad buyurarak tecelli etti de, onlara ansızın ve ölüme hazırlıksız iken Olum geliverdi.
Bunun için selef, ansızın olumu hoş görmezlerdi. İbrahim en-Nahai, "Sahabe ve tabiin, ansızın ölümü hoş görmezlerdi" buyurdu (671).
(Peygamberlere ve iyi kimselere belâ ır hastalığın gelmesinin} uçun-aı hikmeti:
Bülun hastalıklar ölümü bildirir ve ondan korkutur. Hastalığın şiddeti ne kadar ise, ölumUn gelmesinden o kadar korkar, hasta olan, hastalığından dolayı ölüme hazırlanır. Mu’min kendine gelen hastalıklarla Rabbine kavuşacağını bilir, buna göre hayırsız dünyadan yüzünü çevirir. Kalbi âhiret âlemine bağlı olur. Allah tarafından ve kullar cihetinden muahaze edilmesiyle korktuğu hususlardan uzaklaşır. Her hak sahibinin hakkını öder. Kendisinden sonra yerine kaim olanlara veya kendisine işi vermeyi düşündüğüne vasiyyet yazmayı tasarlar. İşte Peygamberimiz (sallallahıı aleyhi vesellemj ki. geçmiş ve gelecek günahları bağışlanmıştır. Hastalığında, kime borcu varsa onu verip, kime bedenen kısas hakkı varsa kısas yapmalarını talep eder. Kendi nefsine ve malına kısas yaptırdı. Fadi b.Abbas'm hadîsinde varid olduğu gibi, hakkını talep eden bin Peygamber (uleyhisselâm)ı\an kısas talep etme imkânını buldu.
Peygamber fsallallaluı aleyhi ve scllenı). vefalından sonra iki mühim ve ağır iş olan Allah’ın kitabı ile akraba ve elıl-i beytini vasıyyeı etli. Sırdaşları, Ensarı da ınuılmadı vasıyyetinde. Vefalına yakın, ashabım vefatından sonra ümmetinin sapıklığa düşmemeleri için, söylcyecelit. rini yazmaya çağırdı. Bu ya hilafet işini ta’yin için idi, veyahut ne dilediğini Allah bilir. Sonra yazmamanın daha hayırlı olduğunu görüp, yazmayı terketti.
İşle, Allah'ın miı’min kullarının, ınuiiaki olan velilerinin âdeti,gid). şatı böyledir. Kâfir ve fâcirler ise, bunların tümünden mahrumdur Çun-kü Allah onlara, günahları çoğalsın, bilmedikleri yerden yavaş yasaj kendilerini helak edecek yere götürsün diye mühlet verir. AllahüTcâlâ buyuruyor:
“Onların beklediği sadece bir sayhadır. (Sûr'a ilk üfürülüştür)ki, onhr çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir. O /.aman bir vasiyytt(söz| bile yapamazlar, ailelerine de (çarşı ve sokaklardan) dönmezler"
Ansızın ölüm mezmum olduğu için. Peygamber (sallallahu alerhiit sellem) ansızın ölen bir adam hakkında şöyle buyurdu:
—Sübhanellah! Sanki ölümüne gadab sebeb olmuştur. Mahrum olu kimse vasiyyel etmekten mahrum olandır (673).
(Hz. Âişe’den rivayet edilen hadîs-i şerifte) Peygamber Afl//a//ûAujı^;. hi ve sellem) buyuruyor:
—Ansızın ölüm, mü'min için rahatlıktır. Kâfir ve fâcir için ise bir /ahtır (674).
Çünkü, mü’min ekseriyetle. Ölüme hazırlanmıştır, ölüm ona bu halde iken gelir. Mıı’min daima ölümün gelmesini gözetler. Bunun için mü’-mine ölüm işi, kendisine nasıl gelirse gelsin kolay gelir. Ölüm onu dunja azap ve yorgunluğundan kurtarıp rahata kavuşturur. Nitekim Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor:
—Ölü rahata kavuşmuştur. Veyahut kendisinden kurtulup rahata kavuşmuşlardır. (Kendisine ya Resûlallah bu iki şahıs kimdir? diyesonı-lunca şöyle cevap buyurmuşlardır): “Rahata kavuşan mü’mindir.Olur rahata kavuşur. Kendisinden kurtulup rahata kavuşanlar ise, zalim obadır. Ölür millet rahata kavuşur (675).
(672)Vâsin Sûresi, âycl: 49, .S().
(673)Ebu Âti'mn vc Ihtı Ebi'd-DUnya ’ınn f/n-.s’dcıı bu liiulî.sı lahriv ettiğini İmam Sıi>vti(ı.İLt1k M.ılııi, H.Vıie ktivdeımı^ıır.
(674)hinim Ahııırıl h. Hnııhd (r.h.) ııı Hz. - î/şe (r.a.) dan laluie cllijini /mamSunili(ri) Meıiiihil; t<3'de kusdclıni^iır.
(675)hııuııı tiuhuri, S.ılıih, 81 KiıabıTr-Rıl-ak; 42. Babu "SckcraıiM McM" d(£ftııAaı**«3 EmarFden tahriç clmişlir. Iıııaııı Müslim. Salııh. 11 Kılabtl'l-Ccnaiz. 21. Uabu MaCa<n 'Mfr (erillin vc MU.slcrah" da
Kâfir ve fâcirc ise, ölüm hnzıılanmış değildir. Rır a/ık da ha/ırla-mamıştır. Korkutucu, kendisine endişe verici bir şey de gelmemiştir. Belki ölüm onlara ansızın gelir de onları dehşete düşürür, ölümü onlar reddedemezler ve onlara mühlet de verilme/.
Ölüm onun için çok ağır bir şey olur. Oılnyadan ayrılmak ona çok güç gelir, ona şiddetle çarpar. (')lıım onun için en sevimsiz ve istenmeyen bir şeydir. Bu mânâya Peygamber (sallullahu aleyhi ve sellenı) işaret ederek şöyle buyurdu:
—Kim ki, Allah'a kavuşması severse, Allah onun kendisine gelmesini murad buyurur. Kim ki, Allah'a kavuşmavı islemezse, Allah da onun kendisine gelmesini murad etmez (676).
(676)/wö/;; Mılsllııı, Siilıih. .|K KiMlnl'z-Zikri vc'd-Dtıa; 5. H.ıbıı Men tluhbo Lık:ı Allalıi, EhıbMIalıU Lıkacfııı. N (26S.t) No.lıı tiK'iııi l.ıtıriv cimoiır hııaııı Mı/Aı/n Sahih 81 Kiıabıl'r-RıUL 41, Babu Mcıı
Ulema, Peygamber (sallaUahu aleyhi ve sellem)\n bu yasağını hayjiı mücIdeliııcc olmasına hamlcui. Peygamber (sallallahu aleyhi veseHtm^ irtilialindcn sonra Peygamber (aleyhisselâm)\n künyesiyle künyealnu. yı caiz gördüler. Çünkü cziyycie sebep ve illet olan husus ortadan kail, mıştır. Bilginlerin bu hadîs hakkında birçok görüşleri vardır. Burasıytn değildir ki, zikredelim. Bizim zikrettiğimiz hususlar, bilginlerin çoğun-luğunıın görUşıldür. Ve inşallah doğru olan şudur ki. Peygamber hi.sselâın)\n kendi künyesiyle künye almayı menetmesi, kendisinelâaa ve hürmet edilmesinin rnendup ve müstehap olduğu içindir. Yok-sa haram olarak menetmemiştir. Bunun içindir ki, ResûlullahCMZ/ff/k,. hu aleyhi vesellem) kendi ismiyle isim almalarını yasaklamamıştır.Çûnkj Allahü Teâlâ:
“Peygamberin çağırışını, aranızda birbirinizi çağırış gibi lutmarn'
Peygamber faleyhisselâın)a kendi ismiyle çağırışı menetmiş idi.
Muslumanlar, Peygamber (sallaUahu aleyhi vesellem)]:
“Ya Kesûlallah, ya Nebiyyallah” diye çağırırlardı.
Bazı hallerde sahabelerden bazıları Peygamber sallaUahu aleyhivtsd lemji (Ebe'l-Kâsım) diye künyesiyle çağırırlardı.
Enes (radıyallahu anh) Peygamber (sallaUahu aleyhi ve sellemücü. kendi ismiyle isim verilmesinin mekruh olduğuna, tazim vehürmfledilmediği zaman kendi ismiyle isim vermeyi doğru bulmadığına delâlet cdai hadîs rivayet etmiştir. Enes (radıyallahu anh) dedi ki: "—Si:çocuklun-niza Muhammed ismini verivursunuz, sonra onlara lanet edıyonunu:
(684) .
Rivayet olunur ki: Hz. Ömer (radıyallahu anh):
Küfe halkına hiçbir kimseye l’eygamber (sallaUahu aleyhi vesellemfa i.smiylc isim verilmemesi hakkında emir yazmıştır.
Bunu Ehil Cafer et-Taberî de rivayet etmiştir.
Muhammed b.Sa'd (Abdurrahman b.Ebi Leyta)dan rivayet etmiştir
Hz. Ömer (radıyallahu anh):
Muhammedbirine baktı ki. başka birisi ona kufredertkşöv
Hz- Ömer (radıyalluhu anh) bu sebebden dolayı, hıybır kimsenin peygamberlerin isimleriyle isim almasının mcncdilmesinı arzuladı. Bununla peygamberlere ikram etmeyi kasdetmiştır Peygamberlerin isımlcrilc isim alan bazı kimselerin isimlerini değiştirdi. Ve şöyle dedi:
“(,'ocuklunnıza peygamberlerin isimlerini lakmayım/."
Sonra Hz. Ömer bu yasağı kaldırdı.
Doğru olan. Peygamber (sallallahu aleyhi ve scHemjm irıihalmden sonra bunların hepsinin caiz olmasıdır. Bunun delili de, sahabelerin bu hususu işledikleridir. Sahabelerden bazısı oğluna (Muhammed) ismini koydu. Ebu Kasım ile de kunyelendirdi.
Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)ın Hz. AlPyc oğluna (Muham-med) takması, Ehu Kasım künyesini vermeye izin verdiği rivayet edilir
(685). Peygamber (sallallahu aleyhi ve scUem) Muhammed ve Ebu Kasım isimlerinin mecmıııınıın (ehl-i beytinden son zamanda gelecek olan) Mehdî'n\n ismi ve künyesi olduğunu haber verdi (686).
Muhammed ismini, bizzat Peygamber (aleyhisselâm), Muhammed h.Tatha, Muhammed b.Amr h.Hazm, Muhammed b.Sabi t b.Kays ve daha birçok kimselere takmıştır. Peygamber (aleyhisselâm; buyurmuştur
PEYGAMBERİMİZ (SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM) HAKKINDA SÖVME. VIAAHIIT İSAKEI VE AÇIK OLARAK NOKSANLIK İFADE EDECEK HUSUSLARIN BEKANI
Bil ki, (ey okuyucu!) —Allah (celle celâltdıu) seni ve beni muvaffak kılsın — hiç şüphe yoktur ki, butun Peygamber (aleyhisselâm)a küfredenler, veyahut onu zemmedenler veyahut da, kendisine, sıfatlarına,
Abdullah h.Ahdülhakim de diyor kı: Müslüman veya kâfirolan^, kim Peygamber (alcyhisselâm)a söverse o kimse öldürülür. Tevbe; i, bul olunmaz. Taherî(rahimehullah) aynısını, Eşhep fb.Ahdühzii}i.ş o da Malik frahimehullah)dan rivayet etmiştir, /hn Vehb, (rahimehullah)dan rivayet etmiştir; ki, kim gerçekten Peygamberce/^, hisselâm)\n gömleği, bir rivayette ise gömleğinin düğmesi kirlidirdenj. bundan peygamberi ayıplamasını, onun noksanlığını kasdederse,öldi. rulur.
Bazı bilginlerimiz diyorlar ki: Peygamberlerden bir peygambere,h(. lâk olması veya azap görmesiyle beddua eden veyahut peygamberim kında çirkin olan bir şeyle beddua ederse, o kimse kendisinelevbeetmj; teklif edilmeden öldürülür. Ebu el-Hasan, Peygamber faleyhisseliır'^ deveci, “Ebu Talib'in yeii/ni'' derse, o kimsenin öldürülmesinefaıj verdi. Çünkü onun bu sözü ile Peygamber faleyhisselâ/ııja hahıaai ği aşikârdır.
Ebu Muhammed b.Ebu Zeyd, bir adamın öldürülmesiyle fetvavtrj ki, o adam Peygamberimizin (sallallabu aleyhi vesellem) s\fzi\m\m zakere ederlerken bir topluluğu işitti. O anda da, çirkin yüzlü vesablı bir adam geçiyordu. O (öldürülmesi için fetva verilen adam), sizonaa sıfatım öğrenmek mi istiyorsunuz? Onun sıfatı şunun yaradılışı ve sabi gibidir dedi. Ibn Ebu Zeyd bu adamın tevbesi de kabul olunmaz dedi Allah ona lâ’net etsin, muhakkak yalan söyledi. Çünkü tam iman.«atu-bi olan kimsenin kalbinden böyle söz çıkmaz.
Suhnun'un arkadaşı Ahnıcd b.Ebu Süleyman der ki; Kim Pcypır ber (aleyhisselâm) siyahtır derse, öldürülür. (Çünkü Peygamberfab hısselâm) siyah değildi).
(İbn Ebu Süleyman) kendi sözünü reddeden adam hakkında dedi:Rr sûlullah’m hakkı için hayır. Bunun üzerine. Allah Rcsûlullah’aşdyle, şöyle yaptı diyerek (burada söylenemeyecek) çirkin söz söyledi. Buhüi üzerine kendisine “Ey Allah'ın düşmanı ne diyorsun?” denildi. 0di ilk sözünden daha çirkin söz sarfederek. “Ben Rcsûlullah ileakıch kasdettim” dedi.
Bunun üzerine İbn Ebu Süleyman, kendisine soran kimseye, peym ber hakkında kötü konuşanın öldürülmesini ve ondan hasıl olacak» vabı kasdederek;
Ben senin arlarınım der, Habib b.Kabı’ d\yoı ki; Onun tc’vilidto, sarih olan lâfızdadır. Onun iddiası kabul olunmaz. ÇunkuoPcyeM ber (aleyhisselâm)a hakarettir. Halbuki, bu sözü söyleyen (peygambe den akrep kasdettim diyen) Peygamber (aleyhisselâm)\n şanımyılccliff-O’na hürmet ve ta’zim ifade eden bir söz sarfetmenüştir. (ÇunkuPo gam ber (aleyhisselânı)ı bir hayvana benzetmekle O’na hakaret etmişti' öyle ise öldürülmesi vacip olniüştur.