tours estambul ve modern islam345

tours estambul ve modern islam345

 sizlee en güzel bilgileri yazan tours estambul dediki Paşa, aktif bir tutumla dinin ebediyetini, geleneğin dinamizmini göstermek için dinden taviz anlamına gelebilecek yenilikler yapmıştı. Bu tavizlerin belli başlıları. Mecelle ile nizamî mahkemelerin İslâmî
 tours estambulgerekçelendirilişidir. Şer'î mahkemelerin yetki sahasını daraltan nizamî mahkemelere ulema tarafından itirazlar yükselmesi üzerine Cevdet Paşa (1986; IV/90), klasik fakihlerden Celâleddin Devvânî’nin Dîvân-ı Def-i Mezâlim isimli risalesini tercüme ederek “mezâlim mahkemeleri”ni nizamî mahkemelere emsal göstermişti.
Ona göre, "Devletlerin birinci vazifesi, ihkâk-ı hukuk-ı ibâd kaziyyesi olup her asırda bu vazifenin ifasına bir suretle itina oluna-gelmiştt.” Şimdi kapasitesi oldukça genişleyen memâlik-i mahrûsada ticaret ve muamelat çok fazla arttığı için şer’î
mahkemelerin dışında nizâmî mahkemeler gibi divanlar teşkiline şiddetli ihtiyaç doğmuştu. Paşa, böylece mu-terizleri susturduğunu ifade eder. Hâlbuki fıkıhta şer’î had cezası dışında ulu’l-emre tanınan tazirat cezası kapsamında işleyen mezâlim mahkemelerinin nizâmî mahkemelere tekabül ettiğini söylemek zordur. Mezâlim Ü mahkemeleri, adı üstünde, özellikle idârî suiistimallere karşı bir tür in-1 san hakları mahkemesi işlevi görürdü.
Bu bakımdan tavizlerin bir sınırı vardı.tours estambul Tanpınar (1997: ıGşI’ın ifade-, siyle “kendini iyiden iyiye Tanzimat’a verdiğini anlayan” Cevdet, Âlî Pa-‘ şa’mn cenazesinde idrak etti&j|^^^lüman kamuoyunun gücü
kendine geldi. FeLrel dönemlerinin birçok kahramanı gibi onun trajedisi de, hem her yere mensup, hem de hiçbir yere mensup olamamaktı. Za-nıaııla hem içinden geldiği ilim, hem de sonradan katıldığı siyaset erbabına güvenini kaybeden Paşa, aslında Sultan Abdülhamid gibi daima yalnızdı. Ömrü boyunca vurguladığı tarafsızlığı, aslında bu yalnızlığın ifadesidir.
Kantçı vazife ahlakının bir prototipini oluşturan Paşa'da daima, araçları amaç haline getirmeksizin işinin hakkım verme kaygısı hâkimdi. Örneğin o, bütün eserlerini, entelektüel bir saikla olmaktan çok resmî taleplere veya didaktik ihtiyaçlara karşılık olarak hazırlamıştı. Liderlik veya ikbal arayışından uzak olarak siyaseti de bir araç olarak gören Paşa, bu yüzden Tanpmar (1997: löyj’ın deyimiyle asla birinci sınıf adam olmamış, daima tâbi kalmıştır. O, "hikmet-i hükümet” uğruna her bildiğini ve düşündüğünü yapmaktan kaçman, sırrını mezara götüren devlet adamlarına tipik örnektir. Bizzat kaleme aldığı Tarih-i Cevdefiekı bilgi ve yorumlar, izleyen baskılarda çıkarılmış veya değiştirilmiştir; sebebi resmi sansür değil, Paşa’nın kendi sansürüdür (Ortaylı 1987: 182).
B.Mecelle Projesi
Tanzimat döneminde geleneksel, örtük şeriat/kânun dikotomisi açığa çıkmıştı. Hükmen şeriatın egemenliğine karşılık aslında fiilî bir düaliz-me dayanan geleneksel Osmanlı hukuk düzeni, fıkıh tarafından düzenlenen muamelât (özel hukuk) ile Moğol kânunu tarafından düzenlenen ‘ukûbâtm (kamu hukuku) yan yana yaşamasına elveriyordu, çünkü emperyal çoğulculuğun gerektirdiği sofistike politik organizasyon, politik ile sivil toplumu zarifçe birbirlerinden ayırmayı başarmıştı. Ancak ulus-devletine doğru merkezileşme ve tek-biçimlileşme ile karakterize politik modernleşme, emperyal çoğulculuğun gerektirdiği bu tür düalizmlere izin vermeyecekti. Artık tebaanın önünde eşit sayılacağı tek bir kânıma dayalı yargı gerekiyordu. Buna geçiş sürecinde şer’î mahkemeler ile cemaat mahkemelerinin yetki alanı dışında kalan hukuk ve cinayet davalarına ve bir de ticaret mahkemelerinin yetki alanı dışında kalan davalara bakmak üzere 1871 yılında nizamî mahkemeler kuruldu [Tanzimat I 1940: 202). Diğer taraftan şer'i mahkemeler gene\, nizamî mahkemeler ise özel mahkemeler statüsünde oldukları için, birinciler, İkincilerde görülecek bir davaya da bakabilirlerdi (Öztürk 1973:12).
Ancak sonradan gayrimüslimler, zıınmî statüsünün verdiği dezavaj^, tajlardan dola)n şer’î mahkemelere tercih ettikleri nizamî nrahkemelerdp Fransız Medenî Kânunu’nun tercüme edilerek geçerli kılınmasın] istp, meye başladılar.tours estambul Mecelleye takaddüm eden Metn-ı MetMin hazırlanması gerekçesinde olduğu gibi, bu talebe karşı çıkan dinî otoritelere karşı Av. rupahlar ise, "kânunun önceden bilinirliği” ilkesi uyarınca fıkhın düzenlenmesini istiyor, “Kânununuz ne ise meydana koyunuz. Biz de görelim, tebaamıza bildirelim.” diyorlardı (Ahmed Cevdet Paşa 1986; I/62-3). Böylece Fransa elçisinin dayatmasıyla revaç bulan Code Napoleon’ın ter-cüme edilerek benimsenmesi eğilimine karşı, Cevdet Paşa'nm başını çektiği, OsmanlI geleneğine uygun, Hanefi fıkhından muktebes bir Medeni Kânun tedvini eğilimi doğdu: " (,..)Devlet-i 'AJiyye şer’-i şerif üzre müesses olduğundan kavânîn ü nizâmâtına kavânîn-işer'iyye esas olmak fikri, öteden ben efkâr-ı sahiha erbabı indinde arzu olunmakta idi. Sırf alafranga efkâra tâbi' olan mütefernicin ise Code Napoleone'un tercümesiyle, aynen mehâkim-i Devlet-i 'Aliyye'de mer’iyyü’l icra olması fikrinde idiler. Bu cihetle efkâr-ı vülcela bu babda ikiye münkasim olmuş idi. Evvelki re’yde bulunanlar, ilm-i fıkhın mu’amelat kısmından icabat-ı zamaniyeye muvafık olan mesail-i şer’iyye cem' olunarak, ehl-i İslam’a göre ahkâm-ı şer'iyye olup, teba'a-i gayr-i müslimeye göre dahi kânun 1 ’tıbar olunmak üzre bir kitab telif olunmak reyinde idiler. (...) Bu cihetle Meceile'nin telifi bir büyük hizmet-i diniyye olduğu herkes tarafından tasdik ü itiraf olunmuştur. Lâkin ihtidalarında muhalifin güruhu, bunu yarım bıraktırmak için çok çalışmışlar ve çok entrikalar çevirmişlerdi.
Böylece aynı anda hem Müslüman tebaa için dinî, hem de gayrimüslim tebaa için devletin koyduğu pozitif hukuk olarak bağlayıcılık taşıyan tam adıyla Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye, ilk kitabının kânunlaştığı 20 Nisan 1869’dan 4 Ekim 1926 tarihine kadar 57 sene süreyle bütün şer’î ve nizâmî mahkemelerde geçerli kılındı (Öztürk 1973: 106). Ancak Ahmed Cevdet, bu “mutlu son”a kolay ulaşmamıştı. Paşa (1986: IV/95-7), bir taraftan ithalci eğilimin ternsilcisi “müteferniçler (Batı’ya özenenler)”, diğer taraftan da hem dinî, hem de kişisel kaygılarla bu projeye karşı çıkan muhafazakâr ulema ile mücadele etmek zorunda kalmıştır. Mecelle heyetindeki çalışma arkadaşlarından Karinâbâdî Ömer Hilmi Efendi, Mecelldnm tedvini uğruna Paşa’nm çok nikbetlere maruz kaldığını, kâh
Haleb, kâh Yanya valilikleriyle taşraya rnemuriyetlerinin hep MeceUdy\ tamamlamasına engel olmak için alınmış tedbirler olduğunu belirtir.'’'* Bu yüzdendir ki, uzun ve zorlu bir süreçte, peyderpey hazırlanan ve daha çok borçlar, usul ve kısmen eşya hukukunu kapsayan Mecelle, tam bir Medeni Kânun olma imkânı bulamamıştır.
tours estambul sundu.