tours estambul ve islam savasları55

“Ali (r.a.) demirden dağdır; kâfir ve münâfıklar için tehlikeli idi. Müslümanların izzetini, müşriklerin zilletini Cenâb-ı Hak, İmâm-ı Ali’nin eline bırakmıştı. Ali Aleyhisselâm’ın şecâatı, putperestliğin ortadankalkmasına sebep oldu.”Bu sebepten Hz. Peygamber buyuruyor:- Eğer Ali’nin Zülfikâr’ının darbesi olmasaydı, İslâm ayakta kalamazdı.
Zübeyr bin Awam diyor ki:“Hiçbir savaşta kimseden korkmadım ve çekinmedim. Ancak Ali’nin karşısına çıkınca onun şiddet ve vahşetinden kendimi kaybeder gibi oluyordum. Onun reşâdeti ve savaşlardaki babayiğitliği herkesi hayret ve taaccüpte bırakıyordu.”
Uhud Savaşı’nda, Hendek Savaşı’nda ve Hayber’de, babayiğitlerin, kahramanların öldürülmesi, Hz. Ali’nin şecaatini herkese tanıttı. Hicret gecesi, Hz. Peygamber’in yatağında korkmadan tekba-
tır. Ölse de, ölmese de ikinci defa kılıç vurmazdı, y^i’nin sabrı ve hilmi nefsinin üstün sıfatlarındandır. Bütün
yıkılmış
fin teskini sabır ile biter. Sabır hakkında Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı ^ Üe; “Muhakkak Allah sabredenleri sever.” buyurmuşlardır.yönü ile hilim sahibi ve sabırlı idi. Onun hareket-
jdilane idi. Sabretmesi ile dâima zaferi elde ederdi. Her kaza ve savaşta sabrederdi. “Her kim sabrederse zafer bulur” sözü ge-^ doğru işlerde dâimâ sabrederdi fakat gerçek karşısında hiçbir ^ıjisede, hiçbir kimseden korkusu yoktu. Cenâb-ı Hakk’m sabre-jenlerle beraber olduğunu bilirdi.
Hz. Ali’nin hilmi, Hakk’ın ihyası, din ve mezhebin ileri gitmesi ^ndi. Hz. Ali, kendi vasiyetinde de çocuklarım sabra davet etmişti.
Halkı da sabra davet ederdi. Hatta savaşlarda da evvelâ sabreder, lâşınan, tecavüzünü aleni olarak meydana vuruncaya kadar beklerdi Bütün savaşlarda açlığa ve susuzluğa sabrederdi.
Sahâvet, bahşiş ve muhabbet, fertler arasında cazibeli bir duygu yandırır. Hz. Ali bütün hayatı boyunca, gençlik ve ihtiyarhğmda iahşişve sahâveti son hadde getirmişti.
Bir gün mübaşirlerden biri mülkünün aidatını Hz. İmâm-ı Ali’ye jitinnişti. Hz. İmâm-ı Ali hemen bu paranın hepsini fukaraya taksın etti. Aynı adam, aynı günde Hz. İmâm-ı Ali’yi çarşıda gördü, •teinin akşam yemeğini tedarik için, kılıçlarından birisini çar-jda satılığa çıkarmıştı.
Hz. Ali, asla kimseyi geri çevirmezdi. “Bir kimsenin, benden bir isteyeceğini hissettiğim anda, o izhâr etmeden ben elimi ona Katırdım.” demiştir.
Hz. .Ali’nin bir zamanlar cebinde ancak dört dinarı vardı; birini Sice, birini gündüz, birini aleni, birini de gizli olamk fakirlere vermişti.
Bir gün, kendi hizmetkârı Kamber ile çarşıya gitti. İki gömlek sa-"■'aldı. İyisini ve yenisini Kamber’e verdi, eskisini de kendisi giydi.
Hz. İmâm-ı Ali’nin yiyeceği oldukça sade ve az miktarda idi. Ek-% yediği arpa ekmeği idi ki, kabuğunu ayırmazdı. Hz. Ali ilk üç 6 döneminde gündüzleri ve hatta geceleri çalışırdı. Tarlalarda,
teskini sabır ile biter. Sabır hakkında Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı
adilane idi. Sabretmesi ile dâima zaferi elde ederdi. Her kaza ve
jıgr savaşta sabrederdi. “Her kim sabrederse zafer bulur” sözü ge-jçği, doğru işlerde dâima sabrederdi fakat gerçek karşısında hiçbir Ijjdisede, hiçbir kimseden korkusu yoktu. Cenâb-ı Hakk’m tours estambul sabredenlerle beraber olduğunu bilirdi.
Hz. Ali’nin hilmi, Hakk’ın ihyası, din ve mezhebin ileri gitmesi içindi. Hz. Ali, kendi vasiyetinde de çocuklarını sabra davet etmişti.
Halkı da sabra davet ederdi. Hatta savaşlarda da evvelâ sabreder, işman, tecavüzünü aleni olarak meydana vuruncaya kadar beklerdi
Bütün savaşlarda açlığa ve susuzluğa sabrederdi.
Sahâvet, bahşiş ve muhabbet, fertler arasında cazibeli bir duygu oyandırır. Hz. Ali bütün hayatı boyunca, gençlik ve ihtiyarlığında lıahşiş ve sahâveti son hadde getirmişti.
Bir gün mübaşirlerden biri mülkünün aidatını Hz. İmâm-ı Ali’ye getirmişti. Hz. İmâm-ı Ali hemen bu paranın hepsini fukaraya taksim etti. Aynı adam, aynı günde Hz. İmâm-ı Ali’yi çarşıda gördü. .Üleşinin akşam yemeğini tedarik için, kılıçlarından birisini çarcıda satılığa çıkarmıştı.
Hz. Ali, asla kimseyi geri çevirmezdi. “Bir kimsenin, benden bir şey isteyeceğini hissettiğim anda, o izhâr etmeden ben elimi ona uzatırdım.” demiştir.
Hz. Ali’nin bir zamanlar cebinde ancak dört dinarı vardı; birini Sece, birini gündüz, birini aleni, birini de gizli olarak fakirlere vermişü.
Bir gün, kendi hizmetkârı Kamber ile çarşıya gitti. İki gömlek sa-
aldı. İyisini ve yenisini Kamber’e verdi, eskisini de kendisi giydi.
Hz. İmâm-ı Ali’nin yiyeceği oldukça sade ve az miktarda idi. Ek-yediği arpa ekmeği idi ki, kabuğunu ayırmazdı. Hz. Ali ilk üç
Uotfo rrorıoİArı /^nbcırdı Tarlalarda.
dikkat edince gördü ki, bir kâse su, bir miktar kuru arpa ekmeği parçaları, azıcık da tuzdan ibaret idi. Arz etti ki:
-Yâ Emîr’ül-mü’minîn, siz gündüzleri bu kadar zahmet çekiyorsunuz. Geceleri de Tanrı’ya ibâdet ile vakit geçiriyorsunuz, yiyeceğiniz de bunlar. Bu size kâfi gelebilir mi?
Hz. İmâm-ı Ali buyurdu:
-Lâzımdır ki, serkeş nefsi mümkün mertebe riyâzete alıştırayım, tuğyân (azgınlık) etmesin.
Sonra bir şiir okudu. Şiirin meâli şöyle idi:
“Nefsini kanâate alıştır; o illâ kendi istihkakından fazlasını senden ister.”
Hz. İmâm-ı Ali bu sade yemeği yer, ekseri günlerde de oruç tutardı. Hz. Ali’nin giyeceği de yiyeceği gibi sadeydi.
İbn-i Cevzi anlatıyor:
“Hz. Ali’nin şalvarı sert idi, gömleği de kıldan idi. Hâlbuki Şam’dan gayri bütün Müslüman toprakları onun elindeydi.”
Hz. İmâm-ı Ali elbise ve ayakkabısını kendi yamardı. Diğer işlerini de ekseriya kendisi görürdü.
Hz. Ali buyururdu ki:
“Ben sizin imâmmız ve halîfeniz olduğuma göre, fukaranın perişanlığına ortak olmuş olmalıyım. Öyle yemek >ûyeyim, öyle elbise giyeyim ki, en fakir kimse beni görünce kendi fukaralığına sabretsin. Ben biliyorum, benim gibi kimse yapamaz. Fakat imamlıkta memurum, siz de benim gittiğim yoldan gidiniz.”
Hz. Ali, ilim ve bilgiyi her sınıftan üstün tutardı. Bu>aırurdu ki; “Faziletlerin başı ilimdir.”
Yine buyururdu ki:
“İlim maldan hayırlıdır.”
Dâimâ isterdi ki karşısına bir kemâl sahibi çıksın. Onunla derd-i dil etsin. Bilginin müşkül taraflarını onunla paylaşsın.
Bu kadar âlim olan Hz. İmâm-ı Ali diyor ki;
“Her kim, bana bir harf öğretse, ben ona kul, köle olurum!” Nefsin en büyük fazileti, ulûhiyyet makamına tâzim ve sitayiştir. Nefsi ıslah etmek lâzımdır. İbâdetin neticesi, nefsi kötü alışkanlıklardan çeker. En iyi ibâdet sırf Allah’ın rızâsı için yapılan ibâdettir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de; “Mertlerin en iyisi takvâ sahibi olan-dır.” diyor. Takvâ ile sü.slenen imâm, hakiki imâmdır
nf^akvâTibâdet eksiksiz vardı. Hz. Imâm-ı bir aşk ile ibâdet ederdi. O hakiki âşıktı. Münacat ettiği za-namaz ile meşgul olunca ekseriya kulakları işitmez, göz-f jg görmezdi çünkü fikren başka şeyle meşgul olmazdı. Her şey nazarında unutulur, gerçeği gören gözleri ancak Allah’a mü-Jggcih olurdu.
bz. İmâm-ı Ali’nin fikri, zikri ve hareketleri, gerçek yol içindir, ne tarafa baksa Allah’ı görürdü ve buyururdu ki;
'Hiçbir şey görmedim meğer ondan evvel ve onunla, ondan sonra jitdüğüm hep Cenâb-ı Hak’tır
Hz. İmâm-ı Ali hak ve hakikati isteyen bir kişi idi. O dâimâ hak adaleti nazara alırdı. Kendi çocuğunu, siyah bir Habeşî ile bir jjtardı. Günah sahibine ve sitem yapanlara şiddetli ceza verirdi. Ilazlûmlarm hakkını alarak kendilerini memnun ederdi. “Zayıflar ,{bîçareler benim gözümde azizdirler. Başkaldıran sitem sahipleri sloıvvetliler, tours estambul benim yanımda zayıftırlar!” derdi.
Hz. İmâm-ı Ali şefkat ve merhamet sahibi, büyük bir âtıfaya maz-iaridi. O, çalışır, iş görür, zahmet çeker, sonunda kazandığı paranın ®’ibir kısmını evine harcar, geriye kalan büyük kısmım da kimsesizlere,
Hilâfeti zamanında, geceleri karanlıkta dışarı çıkar; hurma, ek-iDek, unu fakirlere, dullara, yetimlere götürür ve dağıtırdı. Fakat «adisini asla kimseye tanıtmazdı. Yiyecekleri alanlar onun kim oluğunu bilmezlerdi. Ekseriya bunları çuvala doldurup sırtına alır lötürürdü.®98
Biz bu eserimizde onunla bütünleşmiş Nebi-i Zi-şan (s.a.v.) efendimizin, ona arkadaşlık etmiş, onunla o hayatı yaşamış yüce sahabe-^rin ve Nur nesli olan ehl-i beytinin hayatından ve birlikteliklerinden pasajlarla, sahih kaynaklardan bulduğumuz nakillerle bu kitabın i^ınıını tamamlamış oluyoruz. “Elhamdülillah.” C. Hakk’a ne ka-şükretsek azdır. İnşallah-u Teâlâ hizmete vesile olur.
Bu kitap bir Nevi Siyer niteliğinde olup, sahih kaynaklardan, senpdı .^1-- 1 T selefin üzerinde ittifak ettiği hususları
Şüpheli, ifrat ve tefride düşmüş kaynak ve nakillere, maksatlı, siyasallaşmış görüş ve yorumlara bu eserimizde yer vermedik. Sahabeye dil uzatanların eserlerini yok saydık, Allah için doğruları ortaya koymaya, ihlâsı zedelememeye çalıştık. Bu azim ve gayretle kitabımızın sonuna geldik.
Rıza-i İlâhî’ye mazhar olmasını ve siz değerli okuyucularımıza da faydalı olmasını Cenab-ı Hak Teâlâ ve takaddes Hazretleri’nden niyaz ediyorum. Takdir okuyucularımmdır.
Sözlerimizi şu beyitlerle bitirelim Sıddık Refîk-i has’ı peygamberdir Faruk ise Şah-ı Ma’delet gösterir Yenbu-i hayâ vü hilm’dir zinnureyn Gencine-i ilm Hz. Haydar’dır.
Türkçe mânâsı şudur
Ebubekri Sıddık Hz. Peygamber’in has yoldaşıdır.
Faruk sıfatı verilen Hz. Ömer ise adâlet yayan bir şahtır. Hayâ ve yumuşaklık kaynağı ise Hz. Osman’dır.
Allah’ın Aslanı ise Hz. Ali’dir.
■mriYOGRAFYA
, yellini (İsmail Muh b. Aciuni); Keşfü-1 Hafa Beyrut 1966. ^./^bdürrahman Câmî, Nefehâtü’l-Üns, Tere, ve Şerh, Lâmiî Çelebi. j.Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned. Beyrut 1978.
\hmed Emin temiz Hz. Ali Cihan yay. 2010 İST. j. Ahmet Arvasi (Seyyid) Türk İslâm Ülküsü 3 Ocak yay. ANK1983. ^.Ahmed en- Nedvi; Asrı Saadet (tere. Ali Genceli) İST 1985.
J.A. Kadir Akçiçek Molla cami Huzur Yay İST. 2011. g.Asım, M. Koksal, Peygamberler Tarihi, Ankara 1990. ş. İslâm Tarihi, Şamil yay. İstanbul, 2000.
10-Abdullah İbn Ömer İbn Muhammed Nâsıruddin el-Beydâvi Kadı, Tefsir-i Kadı.
11-Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895). Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hu-lefa, İstanbul. Bedir Yayınevi, 1966.
12-Ahmet ed-Nedvi. Asrı Saadet İST. 1885.
13-Ali b. Ömer b. Ahmet Darekutni.
14-Ahmet Yaman, İslâm Devletleri Hukukunda Savaş İst 1998.
15-Ahmet Husrev Altmbaşak Delailun Nur Hayrat Neşriyat İST.
16-Ahmet Ziyauddin Gümüşhanevi. Ramuze-1 Ehadis. Milsan Basın San. ofset Tes. İST. 1982.
17-A. Kadir-i Geylânî, (A. Vehhab Öztürk), Günyetüt Talibin, Saadet Yay. 2008 İST.
18-Abulvahit Amedi Gürer-ül Hikem Ve Dürerü-1 Kilem Eser Yay.
19-Abdulmecit Hani El Takaikul Verdiye M. Emin Fidan İst. 2003.
20-Abdulkerim el Kuşeyri, Risale (tere. Süleyman Uludağ) Dergâh Yay. İst. 1978.
21-Abdurrezzak Kasani İstihalatu’s Sufiyye, Kahire 1992.
22-Bekir Topaloğlu, Kelâm İlmi İst. 1981.
Beyhaki Ebu Bekr Ahmed b. Hüseyin b. Ali. Medine 1968. Beyhaki (Ebu Bekr Ahmed b. Hüseyn b. Ali. Şuabu-1 İman Bey* rut 1990.
^5' Bezzar, el-Bezzar Bin Haşim Beyrut 1967.
Babr Şerif el Kureyşi. Hayatu-1 İmam el Haşan b. Ali Beyrut 19B3'
Nedir? İstanbul, Der Yayınlan, 1997-
28-Bilali Nadir-i Haki Payi Fahri Âlem Mustafa.
29-Buharî, Muhammed b. İsmail es’Sahih Çağrı yay. İst 1.
30-Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmail Camiü-1 Kebir.
31-Buharî Ebu Abdullah Muh. b. İsmail. Tecrid-i Sarih Tere. Yeni şafak 2004.
32-Burhan Bozgeyik Kadınların Siperi ve Kalesi Tesettür. Said Yay. İST.
33-Celâlettin es Suyuti, Peygamber Mucizeleri. Uysal Kitabevi.
34-Celâlettin es Suyuti Tarihu-1 Hulefa. Beyrut 1986.
35-Celâlettin es-Suyuti C. Sağir Yeni Asya neşr. Araştırma merk. İST. 2003.