tours estambul ve insan ile din bilgisi

tours estambul ve insan ile din bilgisi 

sizlere herzaman yazılarını yazan tours estambul diyorki Hazret-i Alî ile harb, Resûlullah ile harb olacağım kabûl et sek bile, resûl ile harb etmek, her zemân kıifr olmaz. Peygamber fiğini inkâr ederek yapılırsa, küfr olur. Dünyâhk ve mal ele geçir mek için yapılırsa, küfr olmaz. Çünki, Kur’ân-ı kerîmde, yol ke siciler için, (Allah Ue Resûlullah Ue harb ediyorlar ve yer yüzün de fesâd çıkarmağa uğraşıyorlar) meâünde âyet-i kerime vardır Hâlbuki, yol kesenlerin kâfir olmadığı sözbirliği ile bildirilrnişdir Fâiz yiyenler için de, böyle âyet-i kerîme vardır. Hâlbuki, fâizyi yenlerin de kâfir olmadığında sözbirliği vardır. Âyet-i kerîmede Allahü teâlâya ve Resûle karşı harb denilmekdedir. Bu hadîs-i şerîfde ise, yalnız Resulüne karşı harb olduğu bildiriliyor. Allaha ve Resûlüne birlikde
olan harb, küfr demek olmayınca, yalnız Resûle karşı harbdir demek nasıl küfr olur? Evet, dîni inkâr ve islârm tahkîr sebebi ile Resûl ile harb, elbet küfrdür. Fekat, böyle olmıyan harbler küfr olmaz. Hazret-i Mûsânın, hazret-i Hârû-na öfkelenerek, saçını ve sakalını tutması da, harb demekdir. Harbde de böyle şeyler olur. (Sen bana, Mûsânm yanmda Hârûn gibisin) hadıs-i şerifini bu harbe benzetene ne denecek? Resûlul-lahın sevgilisi ve mubârek zevcesi, hazret-i Alînin, kâtilleri himâ-ye etdiğini, kısâsın yapılmasında gevşek davrandığını anladı. Ona gücendi. Hazret-i Mûsâ da, hazret-i Hârûnun, buzağıya tapanları koruduğunu, onlara cezâ vermekde gevşek davrandığını anhyarak. Peygamber olan bu kardeşini incitdi. Peygambere kar-
şı her dürlü harb. küfr olsaydı
İl; Bunun için, büyüklerin işlerini insâflı düşünmelidir.
,i Âişe“radıyaUahü anhâ” mü’minlerin annesidir ve Re-fn ievcesidir, Hazret-i Alînin de annesi makâmında oldu-?5n-ı kerimde bildirilmekdedir. Bir anne, oğluna bağırır, (akarsa, çocuk suçsuz olsa bile, annesine dil uzatması doğru Nitekim, hazret-i Mûsâya ve Yûsüf aleyhisselârmn kar-,(ine kimse birşey dememişdir. Hem de, kardeşlik bağı, ana li değildir. Mısra’:
Değerleri gözetnüyen zındık olur!
Görülüyor ki, (Seninle harb, benimle harbdir) hadîs-i şerîfi-ieri sürerek, hazret-i Alî ile harb etmiş olan Eshâb-ı kirâma ir denilemez. Akl, mantık ve islâmiyyete uygun olmaz, ııınla harb edenlerin îmânları ve iyi amelleri yok olmaz. On-mîmânlan, sâlih amelleri, Sahâbî olmaları ve âyet-i kerîme-le ve hadîs-i şeriflerle medh ve senâ edilmiş olmaları, onlara panhk etmeğe, söğmeğe, kötülemeğe mâni’ olmakdadır. Şî’î ilerinden kâdî Nûrullah-ı Şüşterî, bu incelikleri anladığı için, lecâlisüimü’mmîh) kitâbmda, (Şî’îler üç halîfeye la’net etmez. Herin câhilleri la’net ediyorlar ise de, bunların kıymeti yok-ır) diyor.
$unu da bildirelim ki, şî’î âlimlerinden, molla Abdüllah tours estambul Meşeli ve benzerleri, sünnî ve şî’î kitâblannı çok inceliyerek ve inil düşünerek, (hazret-i Alî üe harb edenler, kâfir olmaz. Fâsık Jır, günâh işlemiş olurlar) dediler. Çünki onlar, hadîs-i şerifi in-îr etmiyorlar. Bu hadîs-i şerifi te’vîl ediyorlar, dediler. Şî’îler, asüeddîn-i Tûsîyi çok büyük bildikleri için, bu âlimlerin sözünü Sklamak zorunda kalıyorlar. (Seninle harb, benimle harbdir) ha-Ğ-i şertfine göre, hazret-i Alî ile harb etmekden küfr lâzım olur, ekat, Onunla harb edenler bunu istemedikleri için kâfir olmadı, ediler. Hâlbuki, zemânın imâmma isyân etmek küfr değildir. Gü-âhdır. Şübhe ve te’vîl olursa, günâh da olmaz, ictihâd hatâsı olur, fediler.
Buraya kadar, şî’î âlimlerinin yazdıklarım bildirdik. Şimdi, Ehl-i ünnet âlimlerinm yazdıklarını bildirelim;
Fıkh bilgilerinde, haızret-i Alînin ictihâdından ayrılmak, hiç küfr olmaz Fısk, ya’nî günâh da değildir. Çünki, hazret-i Alı de, EshâtTküâmın hepsi |ibi, bir müctehid idi. ictihâd bilgilerin^
dir) hadîs-i şerifi. Haricîler içindir. Onların bile, kâfir olmaları değildir. Çünki, kâfir olmağı kabûl ederek harb etmediler. Bu ‘ için, onlara mürted denilemez. Fekat, bunların şübheleri ahmak*^” dır ve ma’nâları açık olup, te’vîlleri câiz olmıyan âyet-i kerîmele? ve hadîs-i şeriflere de karşı gelmiş oldukları için, özrleri kabû^ olunmaz. Ehl-i sünnete göre, Hâricîler, âhıretde kâfirlerle olacak-dır. Onların afv edilmeleri için düâ olunmaz. Cenâze nemâzlan kılınmaz. Hâlbuki, Deve ve Sıffîn muhârebelerinde, hazret-i Alîye karşı olanlar, böyle değildir. Şübhe ve te’vîllerinden dolayı Ona karşı harb etmişlerdir. İctihâdda yanıldıklan için kâfir olmazlar. Bunun için kötülenemezler. Çünki, âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerifler, bunlan medh etmekdedir. Bunlar, nefslerine uyarak değil, Allah için uğraşdılar. Böyle olduğunu kabûl etmiyen bir kimsenin de, susması, dilini tutması lâzımdır. Bunlann Eshâb-ı kirâm ve Mü-câhidîn-i İslâm olduklannı düşünerek saygısızlık yapmaması lâzımdır. Hattâ, âyet-i kerimeler ve hadîs-i şerifler, bütün mü’minleri övmekdedir. Her mü’minin şefâ’ate kavuşması ve Allahü teâlâmn afvı ile kurtulması ümmîd olunur. Deve ve Sıffîn harblerinde bulunan Şâmlılardan birinin, hazret-i Alîye düşman olduğu. Ona kâfir dediği veyâ la’net etdiği kesin olarak bilinirse, ona kâfir deriz. Fekat, bugüne kadar böyle bir şey bilinmemişdir. Câhillerin uydurmaları, bir ilm, bir vesika değeri taşıyamaz. O Sahâbüerin önceki îmânlan muhakkak olduğundan, yine öyle bilmemiz îcâb eder. Dört halîfenin Cennete gideceklerine inanmıyan, bunlardan biri için, halîfe olmağa lâyık değildir diyen veyâ ilmini, adâletini, tak-vâsını inkâr eden kâfir olur. Fekat, nefse uyarak, mala ve dünyâh-ğa kavuşmağı düşünerek veyâ ma’nâlan açüc ve kat’î olmıyan nass-lan te’vü ile, şübhe ile bunlarla harb eden kâfir olmaz. Fâsık olur. Ya’nî günâh işlemiş olur.
tours estambul yazdık..