estambul tours ve islam savasları22

estambul tours ve islam savasları22

 estambul tours sizlere bugün en güzel yazıları yazan estambul tours diyorki ALLAH için, ALLAH için ey ALLAH kulları, şu tez geçip gitmekte olan dünyada zulümden, azgınlıktan, bir müddet sonra gelip çatacak estambul tours zehirleyip yok eder; buna da gücü yeter; bu savaşta herkese karşı gücü-kuv\^eti kesilmez; açtığı yara tam yerindedir; hata etmez; ne bilgi sahibi, bilgisiyle ondan kurtulur; ne yoksul olan, bir şeyi bulunmayan, yıpranmış elbisesiyle ondan kurtulacak bir yer bulur.
olan âhiret âleminde zulmün kötü âkıbetinden, ululanmanın fena sonucundan sakının; çünkü ululuk İblis’in pek büyük bir av yeridir, pek büyük bir düzen yeridir; bu haller insanların gönüllerine yapışır; öldürücü zehirler gibi gönüllerine girer, onları

ALLAH, kullarını; bu ululanmadan, namazlarla, zekâtlarla, farz günlerdeki oruç tutup mücâhede etmeleriyle, onların azasım sâkinleştirerek, gözlerini haramdan çekindirerek, nefislerini alçaltarak, gönüllerine dincelme ihsan ederek, kendilerini büyük görmeyi onlardan gidererek korur. Çünkü namazda gönül alçaklığıyla en yüce yeri, ahnları toprağa koymak, yüzleri toprağa indirip âzânın en değerlilerini yeryüzüne koyup küçülmek, oruçta da karınları açlıkla sırta yapıştırarak kibirden kurtulmak, insanları alçalmaya alıştırmak gibi hikmetler vardır. Zekâtta da yeryüzünden biten şeyleri, bunlardan başka varlıkları, yok-yoksul kişilere vermek, onlara yaklaşmak vesileleri mevcuttur. Bunlarda bulunan, insanda görünen,
^^ şe^derîyoir^en, ululanmaya dair beliren sıfatlardan
/^en eden şeylere bakın.»^^
mallarımız, evlâdımız daha çok, biz azâba uğ-dediler (34, Seb’, 35)-
r âlemlerde herhangi bir şey yüzünden ululanan kişilerden ^^esini bile görmedim ki o, bilgisizliğe düşüp yalanı doğru sa-
sebebe yapışmasın yahut aklı kıt kişilerin akıllarına uyup
,jjini,bir delille ulu görmesin. Siz bir iş için ululanmadasınız ki ^ 1,0 bir sebebi tanınmaktadır, ne de nasıl ve neden olduğu bi-^^ktedir- Ama İblis, Âdem’e karşı yaratılışı bakımından kendini ,ârdü; onun yaratılışını kınadı, ben ateşe mensubum, sen top-.(jiısın dedi. Ümmetlerin hâli yerinde olan zenginleriyse elde etleri nimetler yüzünden ululandılar; kendilerini büyük gördüler de jjjnmak mutlaka gerekse güzel huylarla, övülecek, beğenilecek iş-^ululanm, övünün; nitekim Arap boylarının ileri gidenleri, erleri, ^eri, kabilelerin başbuğları, güzel huylarla, yüce akıllarla, üstün
;J-Hac töreninde, gerçekten de insan, irâdesini ALLAH’a verir; helâl olan şeyleri kendisine haram eden Tanrı irâdesine teslim olur; baş açık, yalın ayak, âdeta iıirkefen olan ihrama bürünüp hac ve umre menâsikini edâ eder; sanki ölmeden önce ölmüştür; elsizdir, dilsizdir, belsizdir. Oruçta da büyük bir irâde imtihanı \jrdir. Namaz ve bilhassa namazdaki secde de, tam bir alçalış, bir yok oluştur. Zekâttaki İktisadî hikmetse, anlatılmaya bile hacet olmayacak kadar çoktur ve kurân-ı Mecid’de daima namazla anılan zekât, sınıf farkını kaldırmak için teşri’ dilmiş bir farizadır. ALLAH sırrını takdis etsin. Saduk, “Fakıyh’’de, Sekizinci İmam Aliyy’ur-Rıza’nın MUHAMMED b. Sinan’ın sorduğu sorulara cevap verirken namaz hakkında, “Namazın farz edilmesindeki sebepler yüce ALLAH’ın nıbûbiyetini, ortağı, eşi, benzeri olmadığını tasdik etmek, alçalarak onun huzurunda durmak, geçen suçlarını itiraf etmek, bağışlanmayı dilemek, her gün, onun ululuğuna, üstünlüğüne karşı yüzünü toprağa koymak, din ve dünyada lütfunu dileyip ona yönelmek, bütün bunlarla beraber gece-gündüz onu anmaktır; çünkü tul,sahibini, yaratıcısını, tasarruf ve tedbir ıssını unutursa azar, doğru yoldan sa-putrabbini anması, onun huzurunda bulunması da kulu, isyanlardan, suçlardan ^iıbr, bozgunculuk etmesine engel olur” buyurduğunu bildirir. Zekât hakkında '*3/‘Zekât yoksullan nzıklandırmak zenginlerin mallarını korumak içindir.
ALLAH Tebâreke ve Teâlâ, “Andolsun ki mallarınızla, canlarınızla sına-'’^'^ksınız,” buyurmuştur (3, Âl-i İmran, 186). Mallarınızla sınanacaksınız; yâni '"ullarınızm zekâtını ayırıp vererek; canlarınızla sınanacaksınız; yâni bunasabre-Bununla beraber bunda, ALLAH’ın şükrünü eda etmek, ziyâde vermesini *"”niak, yoksullara, zayıflara acımak, onları görüp gözeterek kuvvetlendirmek, l^iara dînen yardımda bulunmak, istekleri azaltmak, tez göçüp giden dünyaya al-dünyada da, âhirette de yok-yoksul kişilerin çektiklerim bilip âhiret aa var!” sözlerini söylemiştir (Hâc Molla Sâlih-i Kaztini
işlerle, övülmesi gereken eserlerle övünürlerdi; bunlarla birbirlerine üstünlük dâvâsına girişirlerdi. Siz de, insanların haklarını korumak, ahde riâyet etmek, ululanmayı bırakmak, üstün huylarla huylanmak, isyandan, zulümden el çekmek, kan dökmeyi büyük suç tanımak, halka insafla muamelede bulunmak, öfkeyi yenmek, yeryüzünde bozgunculuktan kaçınmak gibi övülmesi gerekli huylarla övünün.
Sizden önce ümmetlerin, kötü işlerde bulunmaları, fena amellere estambul tours düşmeleri yüzünden uğradıkları belâlardan kaçının. Hayırda, şerde, onların hallerini anın, onlara benzemekten çekinin. Onların uğradıkları kötülükle elde ettikleri hayır arasındaki ayrılığı aykırılığı düşündünüz, bu iki hali kıyasladınız mı, onların üstünlüklerim sağlayan, bu 3Ûizden düşmanlarını kendilerinden uzaklaştıran, esenlik çağlarını sürdüren, onları nimetlere kavuşturan, sarıldıkları aştıkları iş yüzünden yüceliğe ulaştıran hâllerine özenin de o hâllerle bezenin; ayrılıktan çekinmek, uzlaşmayı gerekli bilmek, birbirinizi ona teşvik etmek, ona sevk etmek gibi hani. Gönüllerinde birbirlerine kin gütmeleri, düşmanlık duymaları, emellerinin bir olmayışı, birbirlerine yardımda bulunmayışları gibi onların belkemiklerini kıran, güçlerini zayıflatan huylardan kaçının.
Sizden önce geçip gitmiş olan inananların hallerini düşünün; onlar belâya uğradıkları, sınanmaya düştükleri zaman neler yaptılar? Onların yükleri, en ağır yük mü değildi; kulların içinde en çetin belâya mı uğramadılar; dünya halkı içinde en sıkıntılı hale mi düşmediler? Firavunlar, onları kul etmişlerdi; evlâtlarını öldürerek azâp ediyorlardı; onlara azâbın tadını tattırıyorlardı. Helâk olmak aşağılığından, düşmanların üstün olarak kahretmelerinden bir türlü kurtu-lamıyorlardı; halleri hep buydu; ne onların cefâlarından kurtulacal bir düzen buluyorlardı; ne o zulmü giderecek bir yol elde ediyorlardı Sonunda ALLAH, kendisine olan sevgileri yüzünden düşmanla rm cefâlarına dayandıklarım, ondan korktukları için kendilerine ya pılan kötülüklere tahammül ettiklerini gördü de belâ darlıklarında! bir kurtuluş yolu açtı onlara; halâs etti, kurtardı onları. Alçalış yerin onlara üstünlük, korku yerine eminlik verdi. Padişah oldular; buyru verdiler, âlemlere muktedâ kesildiler; ALLAH onlara ummadıkla! yücelikler verdi. Onlar birliklten, dilekleri birken, gönülleri birbirk rine uygunken, elleri, yardımda birbirlerine uzanırken, kılıçları biı birlerine yardım ederken, can gözleri görürken, azimleri tek iken r haldeydiler; bir bakın, görün. Yeryüzünün bölgelerinde buyruk yi Tütmediler mi; âlemdekilere padişahlık etmpHiİ gir de işlerinin sonuna bakın; birbirlerinden ayrıldıkları, uzlaş-l^rı bozulduğu, dilekleri, gönülleri birbirine aykırı bir hale düş-
bölük-bölük oldukları, ayrılıp birbirleriyle savaşa giriştikleri (ir’
ne hale düştüler? ALLAH onlardan yücelik elbisesini soydu;
^jetlerinin güzelliğini ellerinden aldı; onlardan yalnız ibret alma-gereken hikâyeler kaldı.®93
estambul tours yazdı..